Ekip olarak bu seferki rotamız Türk savaş tarihine altın harflerle yazılmış 1. Dünya Savaşı’nın batı cephesi olan Çanakkale. Sabah erken saatlerde İstanbul’da yola çıkıyoruz. Bu yolculukta her zaman yanımda olan eşim Fatma var. Kuzenlerim Dilara ve Gökhan’da bu gezide bizimle birlikteler.
İstanbul’dan yaklaşık 4 saatlik uzaklıkta olan Çanakkale’nin Eceabat ilçesine doğru yol alıyoruz. Pansiyonlarımızı önceden ayarladık. İlk gün Eceabat’ta ikinci günü ise Seddülbahir’de kalacağız. Bu gezimizi Haziran 2011 de gerçekleştiriyoruz. Haziran ayının ilk haftası olmasına rağmen hava baya sıcak. Sabah 08:00 de çıktığımız yola öğlen 12:00 civarında Eceabat merkeze ulaşıyoruz. İlk önce arabanın arkasında yer alan eşyalarımızı pansiyona bırakıyoruz. Pansiyon sahiplerine tüm şehitlikleri görmek istediğimizi söylüyoruz. Onlarda bizi tüm şehitliklerin işaretlendiği bir harita veriyorlar ve ilk durağımız olacak olan Bigalı köyüne doğru hareket ediyoruz. Yaklaşık 10 dakika içerisinde köye varıyoruz.
Burada o dönem 19. Tümen’in komutanı olan Mustafa Kemal’in (Atatürk Evi) kaldığı karargahı ve 19. Tümen müzesini ziyaret edeceğiz. Haziran ayı ve öğlen sıcaklığı olduğundan kimsecikler yok. Köyün merkezinde yer alan Atatürk anıtı ve resimlerle donatılmış duvarı görükten sonra müzeye giriyoruz. Savaş sonrasında kalan birçok mühimmat bu müzede sergilenmekte. Müzeyi de görükten sonra Atatürk evine doğru yürüyoruz. Bayraklarla süslenmiş ufak bir sokaktan yürüyerek ulaşılan eve geldiğimizde bahçe kapısını araladık, baktık kimseler yok. Etrafta da kimseler olmadığından dolayı gelirler nasıl olsa diyerek içeri girdik. İki katlı güzel bir bahçesi olan ev Ataürk’ün yattığı oda ve çalışma odasındaki o dönem kullanığı tüm eşyalarını gördükten sonra artık evden çıkıyoruz. Eve girerken hemen girişte ödeme yapmak için bir para kutusu vardı. Nasıl ödeme yapacağız derken baktık ki evin bahçe kapısı kitlenmiş 🙂 Birkaç seslenmeden sonra bir teyzemiz dışarıdan kapıyı açtı.
– Gülümseyerek “siz içeridemiydiniz” dedi.
– Bizde ” içeride kimse yoktu, soracak kimseyi de bulamadık girdik. Tam parayı nasıl vereceğiz derken. Kapıyı kitlenmiş gördük, seslendik ve siz geldiniz” dedik. Teyze de hava sıcak ve öğlen olduğundan evine gitmiş. Bu saatte kimse gelmez diye düşünmüş. Teyze ile ufak bir sohbetin ardından ödememizi yaptık.
Bigalı köyüne ilk geldiğimde merkezde bir köy kahvesi vardı ve kafamda şöyle bir şey canlandı. Kemal Sunal’ın filmlerinde yer alan bir köy kahvesi olurdu. Tam o tarz bir kahve vaktimiz olsaydı bir yudum çay içmek isterdik ama göreceğimiz yer sayısı çok fazla. Bir sonraki durağımız olacak olan Kocadere Hastane Şehitliği’ne doğru ilerliyoruz. Yaklaşık 10 dakikalık bir yol ile Kocadere köyüne geliyoruz. İlk durağımız bir ev olduğu için fazla duygu yoğunlu olmamıştı. Ama buranın bir şehitlik olması üstelik hastane şehitliği olduğu için çok duygulandık. Şehitliği çevreleyen ölüm nedenleri ve hastalıkları gördükce bir defa daha anladık ki bu topraklar hiç kolay kazanılmadı. Şehitlerimize dualarımız ettikten sonra bir sonraki noktaya doğru hareket ediyoruz.
Yaklaşık 15 dakikalık bir yol ile Büyük Anafartalar Şehitliği’ne varıyoruz. Bu şehitlikte 749 şehidimiz yatmakta yine dualarımızı ettikten sonra hemen karşı çaprazında bulunan Yarbay Halit Bey ve Yarbay Ziya Bey Şehitliği’ne de uğradıktan sonraki durağımız ise, Anzak koyudur. Koya geldiğimizde kimseler olmadığı için çok sessiz sadece denizin dalga sesleri ve rüzgarın kulaklarımızdaki uğultusu vardı. Bu bölgeyi de fotoğrafladıktan sonra hemen yan tarafta yer alan Anzak Koyu Kitabesi’ne yürüyoruz. Kitabe de Atatürk’ün imzası var ve okuduğumuzda çok duygulanıyoruz. Kitabede şöyle yazıyordu:
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükut içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz!
Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Söyleyecek bir söz yok. Yola devam bir sonraki nokta yabancı askerlerin yattığı Arıburnu’nu da ziyaret ettikten sonra Mehmetçiğe Saygı Anıtı’na ve daha sonra Karayörük Deresi Şehitliği’ne ulaşıyoruz. Bu şehitlikte ismi saptanan 1153 şehit bulunmakta. Dualarımızı ettikten sonra bir sonraki noktamız Kanlısırt. 25 nisan 1915 de yapılan müttefik çıkarmasının ilk hedef noktalarından biri bu noktadır. Kitabesinde şöyle yazar,
“Anzak kolordusu 6-7 Ağustos 1915’de Anafartalar bölgesine çıkarma yapan 9. İngiliz kolordusunun hedefine ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla 19. ve 16. tümenlerin savunduğu Arıburnu cephesinde ki Türk kuvvetlerini yerinde tutmak için taarruz etti. 16. tümen birlikleri çok çetin çarpışmalarda 1520 şehit, 4750 yaralı vermesine rağmen Kanlısırtı kahramanca savundu.”
Sırasıyla Kırmızısırt Siperleri yani 125. Alay siperleri, Çataldere Şehitliği, Yüzbaşı Mehmet Şehitliği ve Kesikdere Şehitliğini (Bu şehitlikte de isimleri tespit edilen 1115 şehit bulunmaktadır.) de gördükten sonra 57. Piyade Alay Şehitliği’ne ilerliyoruz. Aslında bu şehitlik sembolik olarak yaptırılmış. Gerçek şehitliğin ise Bomba Sırtı denilen bölgenin güney ucunda, Çataldere Vadisi’sinde bulunmaktaymış. 57. Alay, yabancı kuvvetlerin ilk çıkarma gününde Arıburnu Cephesi’nde ilerleyen Anzak askerlerini ilk karşılayan ve geri püskürten Türk kuvvetleridir. Bu şehitliği de ziyaret edip dualarımızı ettikten sonra yolun karşısında yer alan Çanakkale Türküsü Anıtı’nı fotoğraflıyoruz. O türküyü tekrar hatırlamak istersek,
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah
Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir dolu testi
Anneler babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah
Çanakkale’den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah
Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler
Of gençliğim eyvah
Çanakkale’den çıktım başım selamet
Anafarta’ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah.
Bu bölgeden sonra Mehmet Çavuş Şehitliği’ne doğru ilerliyoruz. Şehitlikte yer alan anıt 1919 yılında 10. Jandarma Er Okulu tarafından Gazi Mehmet Çavuş ile şehit 25 askerin anısına Cesarettepe’ye yaptırılmış. Şehitliğin biraz ilerisinde ise Mesudiye Topu’na rastlıyoruz. Daha ilerisinde ise Talat Göktepe anıtı vardı. Bu anıt 1994 senesinde çıkan orman yangınında 5 personelini kurtardıktan sonra yanarak şehit olan o dönemin Çanakkale Orman Bölge müdürü Talat Göktepe’yi anlatmaktadır.
Artık en tepeye Conkbayırı’na doğru ilerliyoruz. Burası Mustafa Kemal Atatürk’ün hatıralarında bahsettiği 261 rakımlı tepedir. Bu bölgede 4 adet Mehmetçik Kitabesi bulunmaktadır. Conkbayırı Atatürk Zafer Anıtı’na doğru ilerliyoruz. Conkbayırı Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Milletinin nazarında ilk kez tanındığı yerdir. Ayrıca bu muharebe sırasında bir şarapnel parçası Atatürk’ün göğsünde yer alan ve annesinin hediye ettiği saate isabet eder. Bu arada Atatürk’ün saatinin parçalandığı yer diye işaretlenen yer turistik amaçlıdır. Esas nokta Conkbayırı’nın 60 metre gerisinde Kördere’ye inen bir noktada bulunmaktadır. Bu bölgeyi dolaşıp fotoğrafladıktan sonra yaklaşık 10 dakikalık uzaklıkta bulunan Çamteke Şehitliği’ne doğru ilerliyoruz. Bu şehitlik ufak olmasına rağmen 71 şehidimiz burada yatmaktadır. Daha sonra yine 10 dakikalık yol ile Yusufçuktepe Kitabeleri’ne geliyoruz. Küçük Anafarta köyünün güney batısında yer alan bu tepede 3 tane kitabe bulunmaktadır. Artık akşam saatlerine yaklaştığımızdan dolayı ilk günün son ziyaretini yine 10 dakikalık yolun sonunda olan Büyük Kemikli Kitabesi’ne varıyoruz. Kitabede şu satırlar yazmaktadır.
1915 yılının 25 Nisan sabahı Arıburnu’na, 6-7 Ağustos gecesinde Anafartalar limanına çıkan müttefik kuvvetleri, aylar süren muharebelerden sonra Gelibolu Yarımadası’ndaki Türk savunmasının geçilemeyeceğini anlayarak 20 Aralık’ta bu cepheleri boşalttı.
Son uca kadar gelip kitabeyi ve güneşin batışını fotoğrafladıktan sonra pansiyonumuza Eceabat merkeze doğru gidiyoruz. Yaklaşık 40 dakikalık yolun ardından merkezdeyiz. Pansiyona girip biraz dinlendikten sonra Eceabat sokaklarına çıkıyoruz ve sahilde feribot iskelesinin hemen yanında yer alan Tarihe Saygı Parkı’na gidiyoruz. Bu parkın içerisinde Gelibolu Yarımadasının maketi ve savaş sahnelerini gösteren bir bölüm vardı. Buralara kadar gelmişken Çanakkale Boğazı’nı da feribotla geçmek istedik. Biraz Çanakkale merkezde dolaşıp akşam yemeklerimizi yedikten sonra tekrar Eceabat’taki pansiyonumuza dönüyoruz. Pansiyona döner dönmez duşlarımız alıp pansiyonun balkonunda çaylarımızı yudumladıktan sonra yatıyoruz. Yarın uzun bir gün bizi bekliyor çünkü Seddülbahir’e doğru yol alacağız.
Haziran 2011