Gezgin Sorular’daki yeni konuklarımız “minik gezgin”den İnci Sarıhan, Soner Sarıhan ve oğulları Tibet Çınar Sarıhan… Soner Bey ve İnci Hanım “gezgin sorular”a konuk olduğunuz için teşekkür ederiz. Hemen ilk sorumuza geçiyorum. İki eğitimci olarak yoğun bir iş temponuz olmasına rağmen bisiklet sürüp, dünyayı kurtarmaya nasıl karar verdiniz?
Merhaba.
Merhaba.
Evet sloganımız “Save the world, ride a bike”.
Bunun sebebi İstanbul olabilir. İlk atandığımız yer alan İstanbul, bizi doğada olmaya itti. Trekking ve kampçılık ile başlayan tabiatta daha çok vakit geçirme çabası bizi gezmenin en ekonomik ve eğlenceli olan bisikletle tanıştırdı ve o günden bu yana seyahat için bisikleti tercih ediyoruz.
Dünyayı kurtarmak sloganı ise küresel iklim problemleri karşısında “Ben ne yapabilirim ki?” sorusuna karamsar cevap verilmesinin karşı tezi. Biz ne yapabiliriz? Yaşam tarzımızı mümkün olduğu kadar yavaşlatıp, sera gazı salımı yapmayan ulaşım yöntemlerini tercih edebiliriz, çöpümüzü ayrıştırıp, benzerlerinden evde 3 tane daha olan yeni çizme almayabiliriz. Herkes bunları yaptığında dünyayı kurtarabiliriz. Muhtemelen küresel iklim değişikliğinin çok çarpıcı ve ani sonuçları ile karşılaşıncaya kadar insanlık durmayacak. Fakat karıncanın ateşe su taşıması ve yaptığının ne işe yarayacağının sorulması üzerine “Tarafımız belli olsun” dediği darbı meselde olduğu gibi.
İlk pedala basmaya başladığınızda rotanız neresiydi? Ve neden ilk durağınız orasıydı?
2005 yılında Denizli-Muğla- Antalya rotası ile başladık. Çünkü tatilde ailemizin yanında pineklemekteydik. 1 hafta içinde İstanbul’a gidip, bisiklet, çadır, mat aldık bir hafta sonra yola düştük. Çadır yazın içinde uyunması mümkün olmayan bir plastik çadırmış, mat zaten ilk kullanımda delindi, bilekler, dizler ilk haftada pert oldu. Kervan yolda düzülmüyormuş. Fakat bisiklet, insanlarla kurduğumuz gerçek bağ, çatısı olmayan bir yerde uyumak, yağmurdan kaçmamakıslanmak, bize o kadar iyi geldi ki, artık evde pineklemeyeceğimizi birbirimize söylemesek de ikimiz de biliyorduk.
Bisiklet ile hangi ülkeleri gezdiniz? Herhangi bir araca binmeden sadece bisiklet ile bir ülkeden başka bir ülkeye geçitiğiniz oldu mu?
İran, Pakistan, Hindistan, Almanya, Fransa, İsviçre, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Belçika, Hollanda, Hırvatistan, Bulgaristan, Danimarka, İsveç. Daha gidilecek çok yer, sürülecek çok yol var. Tahran – İslamabat arasındaki kırsal bölgeyi ve Taftan çölünü otobüsle ayrıca Danimarka – İsveç arasındaki Kuzey Denizini de elbette feribot ile geçtik. Bunun dışında seyahat ettiğimiz diğer ülkeler arasındaki sınırlarını hep bisikletle geçiyoruz.
Bisiklet kullanmak hem çok zevkli bir o kadar da tehlikelidir, hele ki büyük şehirlerde. Bizim ülkemizde malum bisiklet kültürü yok denilecek kadar az. Bu kültürü yaymak için bir çabanız veya bir etkinliğiniz oldu mu?
Evet maalesef bisiklet hak ettiği yerde değil henüz. Yine de biz ümitsiz değiliz. Safımız belli. Biz araç sürücülerini buna alıştıracağız. Bisikletin çocuk işi ve sadece karne hediyesi olmadığını herkes bir gün öğrenecek.
Biz daha ilk turumuzdan sonra bu konuda yoğun çaba gösterdik. Göstermeye de devam edeceğiz, çünkü bir gün Türkiye’de de Hollanda’da olduğu kadar çok bisiklet yolu olacağını, aklın yolunun bir olduğuna inanıyoruz.
İran – Pakistan – Hindistan anılarımızı kitaplaştırdığımız, Optimist Yayınları arasında çıkan kitabımız “Pedalımda 5 Ülke” bisiklet kültürünün yayılması için yaptığımız bir şey. Okuyanlar
Kitabın usul usul ‘Yola çık’ seni ne maceralar bekliyor, ‘Dünya bir kitaptır, gezmeyenler sadece bir sayfasını okur’ dediğini söylüyorlar. Bizim için büyük mutluluk.
Bunun dışında; Ankara, Bursa, İstanbul’da defalarca fotoğraf sergisi açtık. Bunların alışveriş merkezleri gibi çok sayıda insanın ziyaret ettiği yerler olmasına dikkat ettik. Klüplerde sunumlar yapıyor ve yıllardır bir web sayfasını ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bunların hepsi büyük maddi yükler ve zaman gerektiren şeyler. Canı gönülden katlanıyoruz. Araba kültü o kadar yaygın ki, şu andaki çabalar belki de balta girmemiş ormanda ilerleyen bir kaşifin çabasını andırıyor belki ama bir gün, elbet bütün bu çaba, elbette bütün bisikletçilerin çabasını kastediyoruz, yerini ve değerini bulacak. Bu konuda en büyük görev de yine bisikletlilere düşüyor.
Bisiklet programlarına sahip çıkmam gerekiyor. Mesela yıllardır TRT’de yayınlanan bisiklet dünyası programı kaldırıldı. Acaba kim oturup bir mail yazdı, yahut yayınlanırken kim aradı da bir tebrik etti bunu herkesin kendince sorgulaması gerektiğini düşünüyoruz.
Son olarak bir yolculuğun tüm detaylarını ortaya koyan bir belgesel çalışması için bugünlerde sabahlara kadar çalışmaktayız.
Ebeveynleri çocukları ile birlikte doğaya çağıran, Tibet Çınar’ın da olaya dahil olduğu yılları anlatan bir kitap çalışmamız da şu an yayınevinde, ilk okumaları yapılıyor. Bütün bunlar sadece manevi tatmin ve bisiklet virüsünü yaymak için yapılan çalışmalar.
1 mart Cumartesi günü, saat 18:00 de, Dağ Filmleri Festivali kapsamında İstanbul / Beyoğlu / Aynalıgeçit’te bir söyleşimiz ve imza günümüz olacak.
5 Nisan Cumartesi günü Dağ Filmleri Festivali kapsamında Ankara / Çankaya Belediyesi’nin Çağdaş Sanatlar Merkezi’de bir söyleşimiz ve imza günümüz olacak.
Blogunuzdan gördüğümüz kadarıyla Bursa’da yaşıyorsunuz. Büyük şehirde bisiklet kullanmanın zorlukları nelerdir?
Bursa’nın iznik ilçesinde yaşıyoruz. İstanbul’dan , Bursa’ya, oradan da İznik’e kaçtık diyebiliriz.
Az insan, az trafik, az kirlilik, az dert, çok mutluluk. İstanbul’da kalıp daha çok para kazanabilirdik fakat biz, evimizden çıkıp göle görebileceğimiz, 5 dk sonra tepelerde yürüyüşte olduğumuz, kapısına bahçesine bisikletimizi bırakabileceğimiz, iki havuç, birkaç marul dikebileceğimiz bir toprağı olan, köpeğimizin de mutlu olacağı bir yer aradık ve bulduk. Umarız insanlar kendilerine bu fırsatı yaratır, tercihlerini bu yönde kullanır ve bir şeylerden feragat etme kararını alıp hayallerini yaşamaya başlayabilirler. Biraz sert olacak ancak, istiyorsanız başarırsınız, başaramadıysanız yeteri kadar istemiyorsunuz demektir diye özetleyebiliriz.
Birçok ülkeyi bisiklet ile gezme fırsatınız oldu. Bisiklet kullanmak için en uygun şehir sizce neresidir?
Elbette Amsterdam, sonra Berlin ve genel olarak kuzey avrupa ülkelerinin şehirleri ve şehirler arası yolları bisiklet için çok uygun. Araçlar çok saygılı ve kurallar sizden yana.
Bisiklet ile ailece gezmek için ne kadar maliyet gerekiyor?
Çok acayip bütçelere gerek yok. Biz çift olarak sigara kullanıyor olsaydık, her 3-5 yılda bir perdeleri, koltuğu, arabamızı değiştirmek derdinde olsaydık bu yolculukları yapamazdık. Biz bugüne kadar 4 tane yüksek maliyetli tüketici kredisi çekerek yolculuklara devam ettik. Bir gün bütün yolculuk masraflarını karşılayacak bir ana sponsor bulursak elbette çok mutlu oluruz.
Yeri gelmişken, Ekipmanlarımızı, ihtiyaçlarımızı karşılayan The North Face ve Delta Bisiklet, Hardline Nutrition, Globalstar Avrasya, Go Pro gibi doğa sporları firmalarına İpek Hanımın Çiftliği, Enisolar, İnci Holding, Bakiji, Nilüfer Belediyesi, İznik Belediyesi gibi hizmet sponsorlarımıza, yolculuklarımıza destek oldukları için teşekkür ederiz.
Ayrıca TEMA Vakfı, Adım Adım, AKUT ve Kadıköyün Köpekleri organizasyonları ile sosyal partnerlik yaptık ve mesajlarını daha geniş kitlelere duyurmak için çalıştık.
Bisikletle gezen bir gezginin sırt çantasında neler olmalı?
Biz tekerleklerin yan taraflarına takılan tur çantaları, bir adet bebek römorku ve Tibet Çınar’ın da pedal çevirme zevkini tatması için özel bir tandem bisiklet kullanıyoruz. Şu anda bütün bu ekipmanlar biz hariç yaklaşık 150 kg kadar geliyor.
Diş fırçalarımızın saplarını keserek ağırlıktan kurtulmaya, özel havlular, bir tarafı çatal, yan tarafı bıçak ve diğer tarafı da kaşık olan birer adet kaşık kullanmamıza rağmen bu ağırlığa ulaşıyoruz. Arka arkaya durduğumuzda ise 7-8 metrelik bir alanı kaplıyoruz. Tek tek sayarsak 140 maddede sayabileceğimiz bir ekipman listemiz var. Genel olarak sınıflandırırsak, kamera ve elektronik malzemeler, gıda ve mutfak malzemeleri, kıyafet ve yağmurluklar, tulum, çadır ve şişme matlar, teknik tamir ve bisiklet malzemesi, yedek parçalar, ilk yardım malzemesi bunların hepsi bizim yanımızda oluyor.
Sadece minimum miktarda gıda alışverişi yaparak yıllarca seyahate devam edebilecek kadar donanımlıyız. Burada elbette şunu düşünmek lazım ki belki de evlerimizde bu kadar çok ıvır zıvıra, yumurta dilimleyici vs. gibi bir dolu şeye ihtiyacımız yok.
Akıl, ruh ve beden sağlığımız için yavaşlamak ve sakinleşmek zorundayız.
Tibet Çınar kaç yaşında iken sizinle pedala basmaya başladı? Yollarda büyüyen bir çocuk olarak Tibet Çınar’a bisiklet ile gezmek neler kattı?
Tibet Çınar, rahat oturmaya başladığı 8. aydan sonra römorkunda yolculuklara başlamıştı, biraz daha titreşime alıştığında bebek koltuğun da terfi etti. Tibet Çınar yürümeye başladıktan hemen sonra alıştırma bisikleti ( pedalsız bisiklet ) ile bisikletle tanıştı. Avrupa da 7 ülkeyi kapsayan ilk uzun turuna başladığında hala bez kullanan, anne sütünü henüz bırakmış, emzik kullanan bir bebekti.22 aylıktı. Bunlar bir dezavantaj olarak görülebilir ancak değil. Çünkü hiç de uzak olmayan atalarımız zaten doğada yaşıyorlardı. Yiyecek ve su kaynaklarına ulaşmak için hareket ediyorlardı.
Bebekler de kat kat giydirilmiyor, bilmem hangi kimyasal deterjanla yıkanan kıyafetler giymiyordu.
Tibet Çınar pedallı bisikletine 3 yaşında geçti. Fakat henüz bizim hızımızla gidemeyeceği için şu anda da özel bir tandem bisikletle beraber bizimle pedal çeviriyor.
Tibet Çınar doğada uzun süre kalabilen, kirlenmekten korkmayan, meraklı, her tür bitki, böcek ile oynayabilen, kendi başına vakit geçirebilen, kaliteli zaman geçirmeye meraklı bir çocuk. Biz de onunla beraber doğayı dinlemeyi, tek bir yaprağın başında hayret etmeyi tekrar öğreniyoruz.
Bugüne kadar pedal çevirerek kaç km. yol kat ettiniz?
Toplamda dünyanın çevresini dolaşacak kadar olmuştur sanıyoruz. Bir yerden sonra hesaplamayı bırakıyor insan. Her şeyin sayıya, sınıra, kalıplara sığdırıldığı, budandığı bir dünyada, bundan kurtulmak gerekiyor.
Önemli olan, içinizde yaptığınız yolculuk. Asıl derinlerine inilmesi gereken şey kendi ruhumuz.
Budanması gereken şey, kendi egomuz. Seyircisi olmayan sporlar ile meşgul olmamızın sebebi budur zaten.
Gezilerinizde bir çocukla yola çıkmanın size yaşattığı zorluklar nelerdi?
Bu hangi açıdan baktığınıza bağlı olarak değişen bir soru. Klasik bakış açısına göre 3 metre karelik bir çadırın içinde etkinlik yapmak, uyku rutini bozulmadan bir bebeği uyutmak daha zor. Elbette bu bir meydan okuma değil ancak, biz bunu başkalarına bir mesaj olarak vermek isteriz; biz sallamadan çadırda uyutabiliyorsak, aylarca dışarıda kalmamıza rağmen aynı saatte uyutabiliyorsak, insanlar beşiklerde sallayıp, uyusun diye gece yarısını beklemek, oyalansın diye televizyon açmak zorunda değiller. Bunu başarabilirler. Evde hayli hayli başarabilirler. Elbette gerçekten isterlerse ve buna kendilerini adarlarsa.
Yollarda herhangi bir çaresizlikle karşı karşıya kaldığınız oldu mu?
Geri döneceğimiz gün, yani yolculuğun bittiği son gün kendimizi gerçekten çaresiz, kırılmış ve dokunsanız ağlayacak şekilde hissediyoruz.
Bunun dışında soruyu gerçek anlamında değerlendirecek olursak,burada anlatsak bir sürü insanı “aman arkadaş ne işimiz var, oturalım evimizde, etliye sütlüye karışmayalım” demelerine yol açacak şeyden bahsetmek mümkün.
Mesela Pakistan’da Soner’in birkaç on metre arkasında bombalı saldırı oldu, 14 kişi öldü.
Defalarca düştük, araç çarptı, kaybolduk vs.
Fakat biz zevklerini anlatmak isteriz. Yukarıda yazdığımız felaket boyutlarındaki şeylerde hayata bakış açımız konusunda başka hiçbir şekilde öğrenemeyeceğimiz birer tecrübe oldu. Tecrübe ise hayattaki en değerli şeylerden birisi.
Pedalımda 5 Ülke adı altında yayınlanan kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
Elbette.
Bir hayal, iki öğretmen, beş ülke, onlarca şehir, yüzlerce köy, binlerce renk, doku, tat, festival, milyonlarca pedal, milyarlarca insan…
Gezi tecrübeleriyle ilgili yeni ve özgün bir şey söylemek ne kadar zor. Avcı toplayıcı ilk insandan, konargöçer atalarımıza, İbni Batuta’dan, Marco Polo’ya, Evliya Çelebi’den modern gezginlere kadar binlerce seyahatname yazarı, içlerindeki coşkuyu, yolda olmalarının nedenini ve yaşadıkları olağanüstü anları ne derece kelimelere dökebilmiştir ki!
Shakespeare’in dediği üzere “Hayat bir oyun sahnesi!”
Kitap yukarıdaki giriş cümleleri ile başlıyor.
Kitabımız, Tibet Çınar doğmadan yaptığımız İran- Pakistan- Hindistan yolculuğunu anlatıyor. Bu yolculuktaki günlük olarak tuttuğumuz notları, arka arkaya günler halinde değil, farklı ülkelerdeki benzer konuları aynı başlık altında birleştirerek farklı bir şey denedik.
Kitabımızdaki bizce en önemli kısım arka kapağımız için kıymetli cümleler kuran her zaman destekleyen ve öncülerimiz olarak gördüğümüz kamuoyunun yakından tanıdığı kişilerin sözleri.
Bisiklet Nedir diye sorarak başlayan Bisiklet Manifestosu’nun bir yerinde “Bisiklet aşktır: Herbahar sırtınız ürperir” yazar. Bir Mayıs günü başlayan İnci ile Soner’in serüveni, onların dasöylediği gibi aşk olmadan olabilecek bir şey değil. Bütün gezginler öyle değil midir zaten? Her mevsim onlar için bahar değil midir? Sırtlarındaki esinti hiç eksik olmasın.
-Aydan Çelik, Bisikletyazanıçizeniseveni
İnci ve Soner, birbirine aşık, sıra dışı, cesur, becerikli, az bulunur gezgin bir Türk çift. Bir gün, her şey kendi olağan ve sıkıcı temposunda giderken, hayatı başka açılardan deneyimlemeye karar verip bisikletleriyle yola çıkmışlar. Kitabın her satırında, yaşadıkları farkındalığı ve ömrebedel dönüşümü hazırlayan o bilge kararı, sizlere de aldırabilmek için fısıldıyorlar.
-Nasuh Mahruki Everest dağına çıkan ilk Türk ve Müslüman dağcı.
Başlamak için önemli tercihler yapan Soner ve İnci’nin güzel Türkçeleriyle yazdıkları öyküler,bizlere hayallerimizi gerçekleştirmek için kendi yaşam tarzımızı gözden geçirmemizi telkin ediyor. Ben onların mücadelesini sadece pedal basmak değil, farklı olmayı başarmış iki insanın öncü olduğu bir farkındalık yaratma çabası olarak görüyorum.
-Erden Eruç (KaslaGit) Dünyada öncü okyanus kürekçisi
5 ülkedeki iyi insanları, bitki örtüsünü, yaşadığımız teknik aksaklıkları yan yana getirince okuyucu için bir kıyaslama imkanı sağlamak istedik. Çünkü bir anlamda biz şunu hissediyoruz bazen, gezgin olan kişi sabitmiş de olaylar onun çevresinde gerçekleşiyormuş gibi geliyor. Umarız kitabımız yola çıkmak için tereddüt edenlere bir ivme kazandırabiliriz.
Bisiklet ile yollara çıkacak olan gezginlere önerileriniz nelerdir?
Biz Steve Jobs’un “Başkalarının gürültüsünün kalbinizin sesini duymanızı engellemesine izin vermeyin” sözünü çok seviyoruz. Herkese odalarında her gün görecekleri bir yere bu ya da kendilerini etkileyecek başka bir sözü yazmalarını ve her gün okumalarını tavsiye ederiz.
Planlarını ertelemesinler, yolu, yolda yaşananları, başlarına gelen kötü denebilecek olayları dahi bir öğretmen olarak kabul etmek üzere hızlıca hazırlanmak ve yola düşmek lazım.
Son söz olarak bu röportajı okuyanlar, 2014 turumuzu desteklemek, yakından takip etmek, en başta bahsettiğimiz bisiklet virüsünün yayılmasını sağlamak için bizi sosyal medyada takip edip mesajımızı daha çok insana ulaştırmamıza yardımcı olmak için paylaşımlarda bulunabilirlerse mutlu oluruz.
@1minikgezgin twitter adresinden
Minik Gezgin Facebook sayfasından takip edilebilir.
gezgin sorular / şubat 2014