Özgür bey gezgin sorulara hoşgeldiniz. Sizi tiyatrodan, sinemadan ve dizilerden, yazarlıktan ve son olarak gezgin kişiliğinizden tanıyoruz. Hakkınızda daha ayrıntılı bilgi almak isteyenler için resmi sayfanızın linkini paylaşıyoruz.
Özgür bey malum pandemi dönemindeyiz, şu aralar neler yapıyorsunuz? Gezginlik üzerine takip ettiğimizde sırasıyla Baba-Oğul Çelebiler, Özgür Uygarlıklar ve Taşların Dili gibi güzel ve başarılı belgesel projelerine imza attınız. Yakında yeni bir bölüm yada proje var mı?
Öncelikle şu sıralar tüm dünya gibi biz de sağlıklı günler temenni ediyoruz. Kendimizi korumakla ve her gün medyayı takip etmekle meşguluz. Tüm sektörler gibi bizim sektörümüzde krizden geçiyor. Yaklaşık 6 aydır tiyatrolarımızın perdeleri kapalı ve birçok tiyatro emekçi dostumuz işsiz. İnşallah kısa sürede her şey düzelir ve tüm dünya tekrar sağlıklı günlerine geri döner. Biliyorsunuz ben öncelikle tiyatro sanatçısı ve çocuk kitapları yazarıyım. Geçtiğimiz senelerde tv lerde gezi, sanat tarihi ve arkeoloji konseptli programlar yaptım. Halen ufak tefek yeni projelerimiz var ve çalışmalarımız devam ediyor. Seyahat etmek, bilgilerimi tazelemek ve yerinde görüp incelemek benim için dünyanın en büyük nimetlerinden biri.
Bizim de bir oğlumuz var. Onunda adı sizin oğlunuz gibi Can. “Baba-Oğul Çelebiler” programlarını seyrederken ayrıca bir keyif alırdık. Gezgin olmak size ve o dönem Can’a neler kattı?
Her yaz mevsimi arkeolojik alanları gezmek, yeni kentler görmek ve araştırmalar yapmak hayatımın vazgeçilmezleri arasında. Bazen öğrendiklerimi tiyatro yazarlığımın içine de yerleştiriyorum. Bu beni fazlasıyla mutlu ediyor. Oğlum Can ile yaptığımız programlarda Can çok küçüktü ve sıkılıyordu haklı olarak. Şimdiler de yavaş yavaş ilgi alanına girmeye başladı. Gezmeyi seviyor, bilmediklerini soruyor. Geçenlerde sohbet ederken birden pat diye acaba ben rehber mi olsam? dedi. Kısa bir sessizlik oldu, heyecanlandığımı görünce daha zamanım var, erken karar vermeyeyim dedi. Düşünmesi yeterli bence de.
Yaptığınız projelerde antik kent ve ören yerileri ön plana çıkıyor. Bu merak ve ilginin özel bir nedeni var mı?
Okullu tiyatro sanatçısı olduğum için sanata ve sanat tarihine hep ilgim vardı. Gün geçtikçe ilgim daha çok arttı sanırım hiç bitmeyecek. Çünkü biz sanatçılar biliyoruz ki dünyayı sanat güzelleştirecek ve tabii ki Sanat uzun hayat kısa. Antik kentlerin programlarını çekerken çok çalışıyoruz. Masa başı editörlük çalışmaları ve kazı ekibiyle uzun uzun sohbetler işin en keyifli bölümleri oluyor. Anadoluyu çok seviyorum. Biliyorsunuz Anadolu, uygarlığın doğduğu bereketli topraklarıyla bir yarımada. Her yöresi, geçmişin her uygarlığı birbirinden güzel ve değerli. Geçmişin bu topraklara kattığı medeniyetler muhteşem. Hele o izleri sürmek hepsinden daha da muhteşem. Son yıllarda yaptığım programlar sayesinde biraz farkındalık yarattım, insanlarımız artık kültürel turizme sosyal medya aracılığıyla ilgi göstermeye başladılar. Bu mutluluk verici geri dönüş. Çorbada tuzumuz varsa ne mutlu bize.
Mutlaka yurtdışı seyahatleriniz de oluyordur. Gezip gözlemlediğiniz yerler arasında en beğendiğiniz yer yada ülke neresiydi?
Yurt dışında favori kentim St. Petersburg. Her gittiğimde başka duygularla dönüyorum. İnsanlığın doğaya büyük armağanı bir kent. Şunu söylemem gerekir. Tanrı bizim coğrafyamızı büyük bir nimet olarak yaratmış ama biz ne kadar farkındayız orası şüpheli başka medeniyetler bir kenti öyle inşaa etmişler ki tanrıya armağan olarak sunmuşlar. Varın siz düşünün. Bu coğrafya bize emanet bizden sonra yeni nesillerin olacak. Doğanın sahibi olamayız doğa insanlığındır.
Gezilecek ve görülecek yerleri önceden belirlerken nelere dikkat edersiniz? İlginizi ne çeker?
Anadoluya aşığım. Dünya da çok yer görmeme rağmen ille de Anadolu derim. Daha güzel coğrafya’ya rastlamadım dersem abartmış olmam sanırım. Ara ara hayıflanırım acaba kendi coğrafyasına bizim kadar hoyrat davranan başka bir millet var mı diye. Korumaktan bu kadar uzak ve her yeri betona çevirmeye meraklı başka hangi millet var mı acaba? Gezdiğim yerlerde mutlaka rehberlik yardımı alıyorum ya da beldenin en eski yaşayan insanlarından hikayeler dinlemek çok hoşuma gidiyor. Çünkü seyahatler hikayeleriyle güzel. Bir köy kahvesinde hayatını o belde de geçirmiş insanlarla saatlerce sohbet etmek hepimiz için büyük bir şans.
Fırsat bulup bir gün mutlaka gitmek istediğiniz, hayalini kurduğunuz bir gezi rotanız var mı?
Anadolumuz doğal güzelliklerinin yanı sıra, taşıdığı eşsiz tarihsel ve kültürel mirasıyla tüm insanlığın göz bebeğidir. Kıymetini bilmeliyiz diye düşünüyorum. Özelikle Batı Anadolumuz bazen bir zeytin ağacının altında zamanın nasıl geçtiğini bize unutturacak samimiyettedir. Bu nimetlerin farkında olmak, yaşadığımız toprakları tanımak, tatmak ve tadı damağımızda kalsın istemek hepimizin hakkıdır. Her mevsimi güzeldir benim Anadolumun. Ben çoğu zaman cennetin arka bahçesidir derim Anadoluma. Engin maviliklerin, en güzel sahillerin, ölümsüzlük ağacı zeytinliklerin ülkesidir benim memleketim. Daha ne isterim.
Bu soruyu herkese sorduğumuz gibi size de soruyoruz. Bu röportajı okuyan takipçilerimize neler söylemek istersiniz?
Hepimiz herşeyin sahibi olabiliriz ama en kıymetlisi kimselerin basmadığı toprakların keşfidir. Anı belleğimizde seyahat etmek bir sanat olsun. Geçmiş ve şimdiki zaman birbirine girsin. Güzellikleri bizleri sarhoş etsin. Konu Anadolu, seyahat olunca insanın kalemi durmuyor ama mesleğim gereği en güzeli kısa kesmek. Son olarak şunu söylemeliyim.
Her ne kadar sürç-i lisan ettimse şimdiden af ola!
Sağlıcakla kalın seyahatsiz kalmayın…
gezginsorular / eylül 2020