Ramazan Bey, merhaba “Gezgin Sorular”a hoşgeldiniz. Sizi tanıyabilir miyiz? Neler yapıyorsunuz?
İstanbullu değilim. 1978, Samsun doğumluyum. Son 10 yıldır da İstanbul’da yaşıyorum. Üsküdar Ali Fuat Başgil Ortaokulu’nda Sosyal Bilgiler Öğretmeni olarak görev yapıyorum. İstanbul’u gezmek, araştırmak, yazmak, fotoğraf çekmek, anlatmak, öğretmek tüm zamanımı alıyor. Ve bunu keyifle yapıyorum. Küçükken bu tarz yaşayan insanlara imrenerek baktığımı çok iyi hatırlıyorum.
İstanbul maceranız nasıl başladı?
İstanbul’u gezmeye başlamaya karar verişimin net tarihi vardır: 1 Eylül 2009. İlk gezimin tarihi de odur. O zamanlar sadece İstanbul’u tanımak istiyordum. Hepsi buydu. O zaman deselerdi ki 5-6 yıl sonra öğrenci, öğretmen ve ailelere hitap eden İstanbul’a dair bir gezi rehberi hazırlama planın olacak; İstanbul’a dair ilginç bilgiler içeren eğitici kartlar hazırlayıp İstanbul’un tarihi ve doğal yapılarını tek tek konuşturacaksın; seyyahların İstanbul notlarına dair bir kitap çalışman olacak ve bir belgesel projen olacak hatta bir televizyon programı bile kurgulayacak düzeye geleceksin deseler, inanmazdım. Saçmalama derdim herhalde. Oysa şu an durum budur. İlk yayınım yaklaşık 1 ay içinde raflarda yerini alacak. Ve peşi gelecek tabi.
Blogunuzda Sosyal Bilgiler Öğretmeni olduğunuzu belirtmişsiniz. Blogunuzda paylaştığınız çocuklar ile yaptığınız gezileri şimdi daha iyi anlıyoruz. Tarihi ve kültüre önem verdiğiniz hem branşınızdan hem de websitenizdeki paylaşımlardan belli oluyor?
Öğretmenlikte onlarca branş var. Sosyal Bilgiler öğretmeni olduğum için söylemiyorum ama bütün branşlar bir tarafa Sosyal Bilgiler branşı başka bir tarafa. Çünkü bu dersin içeriği tam bir genel kültür ziyafetidir. Ülkeni, ülkenin güzelliklerini, doğal ve tarihi mirasını, yöresel yemeklerini hep bu dersle tanırsın. Ve ben tam da bunu yapıyorum. Mesleğim icabı, mesleğim gerektirdiği için yapmıyorum. Bundan keyif alıyorum. Benim yaşam tarzım bu. Ve bunu mesleğime taşıyorum.
Kentini tanımak kendini tanımaktır. Ve bir insanın kentini tanıması çok büyük bir farktır. Çünkü yaşadığın kentten beslenirsin, kültür dünyanı zenginleştirirsin. Ve İstanbul’daysan çok şanslısın demektir. Öğrencilerime bunu defaatle söylüyorum işte. Siz çok şanslısınız. Çünkü şurada burada değil, İstanbul’da yaşıyorsunuz. Yaşadığınız kentin değerini bilin ve onu tanımaya çalışın. Ve ben de bu konularda öğrencilerime rehberlik yapıyorum. Onlara İstanbul’un tarihi ve doğal mirasını tanıtıyorum. Yeri geliyor geziyoruz. Yeri geliyor konuşuyoruz. Yeri geliyor kitap tavsiye ediyorum. Yeri geliyor belgesel.
Öğrencilerinizle yaptığınız geziler nasıl geçiyor? Öğrencileriniz tarih ve kültüre meraklılar mı?
Meraklı olmaz olurlar mı? Çemberlitaş Hamamı’nı Vezir Hanı’nı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi’ni bilen öğrencilerim var benim. Yılanlı Sütun’u, Dikilitaş’ı, İstanbul’un 7 tepesini…Hamamın kubbesinin neden kesildiğini bile biliyorlar. Kim bilir ki bunu? Unutmamışlar. Daha yaşları 11-12.
Öğrencilerimi müze içinde görmelisiniz. Çok sevimli, akıllı ve meraklılar. Müze gezisi öncesinde, müzedeki eserlere dair bir form hazırlıyorum. Öğrencilerim kendilerine tanınan 1 saatlik süre içinde, müze içinde kendileri dolaşarak bu formdaki bilgileri dolduruyorlar. Böylece müzeyi ve müze içindeki eserleri kendileri keşfederek öğreniyorlar. Klasik bir anlatıcıdan daha çok bir tür koordinatör gibi davranıyorum yani. Gerisini öğrencilerime bırakıyorum. Kendileri keşfederek öğreniyorlar. İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını eğlenerek öğreniyorlar. Bu yüzden her gezi çok güzel geçiyor. Bu da onlardaki tarihe ve kültüre olan merakı artırıyor tabi.
Öğrencilerinize İstanbul’u gezdirirken, hangi kriterlere göre gezilecek yerleri belirliyor ve dikkat ediyorsunuz?
Öğrencilerime sürekli geziler düzenliyorum. Bu gezilerin içeriğini ve deneyimlerini kendi websitem olan www.biristanbulhayali.com’da yayınlıyorum. Amacım arzu eden öğrenci ve öğretmenle bu deneyimleri paylaşmaktır.
Gezilerim belli bir rotayı yürüyerek katetmeye dayalı. Bütün konu başlıklarını ben seçiyorum. Gezi öncesi mutlaka bir ön hazırlık çalışması yapıyorum. Öğrencilerime soracağım sorulardan, vereceğim hediyelere kadar her şeyi gezi öncesinde belirliyorum. Ve bütün gezilerim tematiktir. Yani belli bir konuyu vermeye odaklıdır.
Mesela bu ay düzenleyeceğim gezi “İslam bilim tarihini ve Gülhane Parkı’nı tanıyoruz” adını taşıyor. Bu gezide temamız İslam bilim tarihini ve İslam bilimadamlarını ürettikleri teknolojik miras üzerinden tanımaktır. Gülhane Parkı’nda bulunan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nde İslam bilim tarihini müzede sergilenen eserler aracılığıyla tanıdıktan sonra Gülhane Parkı’nı gezeceğiz. Gülhane Parkı’nın Osmanlı’dan günümüze uzanan tarihi, şu an Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi olarak kullanılan Alay Köşkü, parkta bulunan sarnıç, Gotlar Sütunu gibi anıtlar, laleler gezimizin yan başlığıdır. Yani biz bu gezimizde hem İslam bilim tarihini tanıyoruz hem de İstanbul’un tarihi mirasını. Benim tüm gezilerim böyledir. Bir ana başlık vardır bir de yan başlık.
Mesela Belgrad Ormanları’na bir gezi yaptığımızda esas amaç Belgrad Ormanları’nda piknik yapmak değildir. Osmanlı’nın su mirasını öğrenmek, İstanbul’a suyun nasıl geldiğini keşfetmektir. Tabi bu arada Belgrad Ormanları’nı da geziyoruz, tarihini de öğreniyoruz pikniğimizi de yapıyoruz. Sultanahmet gezimizin konusuysa Türk Sanatı’nı tanımak, Türk sanatının ürünlerini, gelişim sürecini Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde öğrendikten sonra, Sultan Ahmet Cami’nde bu sanat ürünlerini bulmaya dayalıdır. Tabi bu arada Sultanahmet Meydanı’nı da geziyoruz, çevresini de. Yine rotalarını benim oluşturduğum Mimar Sinan’ı ve Osmanlı’da caminin gelişim sürecini tanımak, İslam bilim adamalarını ve Gülhane Parkı’nı tanımak, İstanbul’un surlarını ve İstanbul’un Fethi’ni anlamak, yazarların hikayeleri eşliğinde bir ada edebiyat turu: Heybeliada, gezi başlıklarımdan bazıları. Bunlar gibi 10-12 tematik gezi başlığım var.
Öğrencileriniz ile birlikte İstanbul dışında bir gezi yaptınız mı? Ya da planınız var mıdır?
Şuana kadar öğrencilerime hiç il dışı gezisi yapmadım. Planlarımda da yok zaten. İstanbul’u tanıtayım yeter. Zaten sadece İstanbul’u tanıtmak yılları alıyor.
İstanbul’da birçok cami ve külliye görmüş ve gezmişsiniz. Aralarından mimarisine hayran kaldığınız 3 yeri sorsak hangilerini söylerdiniz?
Surlar, İstanbul’da tarihi en derin yerinden teneffüs edeceğiniz mekanlardandır. Surların bütün kulelerine çıktım. İstanbul’un çevresini surların üzerinden gezerek dolandım. Fatih Belediyesi’nin Topkapı’da, surların bir kısmını da içine alan bir sosyal tesisi var. Bu tesiste, surların içinde hem bir şeyler içmek hem de minik bir sur gezisi yapmak hem benim favorimdir hem de herkese tavsiye ederim. Umarım bu tür mekanlar zamanla çoğalır.
Külliyeler içinde favorim tabiki de Süleymaniye Külliyesi. Mimar Sinan bu külliyede tüm dehasını konuşturduğu için külliye her yerinde süprizler saklıyor. Mesela bahçe olarak tanımladığınız yer, aslında bahçe değildir. Bir katlı olarak gördüğünüz yer aslında dört katlıdır. Bu yüzden Süleymaniye’yi anlatmaktan müthiş keyif alıyorum. Çocuklarda Süleymaniye Külliyesi’ni çok eğlenceli buluyorlar.
İbrahim Paşa Sarayı, gerek mimari yapısıyla gerek içinde barındırdığı Türk-İslam Eserleri Müzesi’yle, gerekse avlusunun Sultanahmet Meydanı’na gören balkonuyla favori mekanlarımdan. O avluda meydana bakarak kahve içmek çok güzeldir.
Neden İstanbul denince herkesin söyleyecekleri bir şeyler mutlaka olur. Peki size sorarsak neden İstanbul diye yanıtınız ne olurdu?
Düşünün bir. Dünya başkenti olarak lanse edilen bir kenttesin. 8 bin yıla varan tarihi bir geçmişin var. Dünyanın büyük bir bölümü, tarihin önemli bir zaman dilimi de buradan yönetilmiş. Biraz bi gezeyim desen, müthiş bir tarihi ve doğa koridorunun içinde yolalıyorsun. Özellikle Tarihi Yarımada olmak üzere bir çok semt yüzlerce yıllık tarihi yapılarla süslenmiş. Küçük bir tarihi kalıntıyı araştır, peşinden büyük bir hikayeyle karşılaşıyorsun. Bir kıtadan bağırsan diğer kıtadan sesin duyuluyor. Ve sen bu kentte yaşıyorsun. Hangi maça çıkarsan çık, maça 1-0 önde başlarsın.
Eski Türk filmleri vardır. Defalarca izleseniz de yine televizyonda gördüğümüzde pür dikkat o filmleri seyrederiz. İstanbul’da her zaman gitmeye doyamadığınız bir mekan veya yapı var mı?
Semt olarak Kadıköy. Balıkpazarıyla, çarşısıyla, hareketli sosyal yaşamıyla Kadıköy’ün atmosferine bayılıyorum. Zaten ileride Kadıköy’de yaşamak gibi bir idealim var.
Mimari olarak da hangi birini sayayım ki. Hepsi desem.
İstanbul’da tarihi eserlere nasıl önem verdiğimiz ortada aslında sadece İstanbul’da değil ülkemizde diye genişletebiliriz. Maalesef bu konuda zayıfız ve bilinçsiziz hele ki şu tarihi eserin üzerine yazılan yazılar kanayan bir yaramız? Bir eğitimci olarak bu gibi tarihi eserler nasıl korunmalı ve insanlarımızı nasıl bilinçlendirmeliyiz?
Ülkemin her yeri zengin, her yeri güzel ama İstanbul bir başka. Bu yüzden diyorum ki, İstanbul’da ders İstanbul’da işlenir, sınıfta işlenmez. Milli eğitim bunun olanaklarını genişletmeli bence. Öğretmenlere ve okul yönetimlerine gerekli ekonomik, ulaşım, teknik vs. imkanlarını yaratmalı.
İstanbul’u koruyan bilinci yaratmak, onu tanıyan nesiller yaratmaktan geçiyor. İnsan bilmediği şeyi sevemez. Bilmeli, o güzelliğin zevklerinden nimetlerinden yararlanmalı ki, korusun. Rant ve imar o siyasetin işi. Onu ayrı bir şekilde konuşabiliriz.
Birazda İstanbul dışına çıkalım. Yurt içi veya yurt dışı gezileriniz oldu mu? Hayalinizde kurduğunuz bir gezi planı var mı?
Çok yere gitmek mi yoksa bir yere çok kere gitmek mi? Bence can alıcı soru bu. Ben bir yere çok kere gidenlerdenim.
Çok yere gidenlere, dünyayı gezenlere hiç imrenerek bakmadım. Mesela benim için bir insanın 100, 150 ülke gezmesi pek bir anlam ifade etmez. Bu yüzden yurtdışına da hiç çıkmadım. Zaten bir pasaportum dahi yok. Ama zamanı geldi. Bana bir arkadaşım bir ara ilk etapta gezmek istediğim yerleri sormuştu. Bursa, İznik, Edirne ve Roma diye karşılık verince şaşırmıştı. Aslında şaşılacak bir durum yok. Bütün bu yerlerin İstanbul’la ilişik bir tarihi var. Diğerleri bitti, Roma kaldı. Ona da yakında gideceğim. Gerisine de ondan sonra karar vereceğim. Bakalım Roma, nereye sürükleyecek?
Son olarak bu röportajı okuyan blog severlere ve öğrencilerinize neler söylemek istediniz?
Adını şu an hatırlamıyorum. Bir Arap seyyah Avrupa’nın bir kısmını, Kuzey Afrika’yı ve Ortadoğu’yu gezdikten sonra diyor ki “Seyahatim kendimden başka bir yerde vuku bulmamıştır.” Gezen kendini gezer yani. Bu minvalde diyorum ki: Kentinizi tanıyın. Kentini tanıyan kendini tanır.
gezgin sorular / nisan 2015
2 Responses
[…] Gezgin Rehberler’in Nisan ayı röportaj konuğuydum. Soruların İstanbul ve eğitim merkezli oluşunun özellikle hoşuma gittiğini söyleyebilirim. Röportaj için tıklayın: http://www.gezginrehberler.com/gezgin-sorular/gezgin-sorularin-nisan-2015-konugu-ramazan-beduk/ […]
Sevgili Ramazan Kardeşim,
ilk zamanlar gezi programlarıyla ilgili bir çok mail almıştım. Ancak son zamanlarda bu bilgi pınarı kurudu. sebebini bilemiyorum ama bu yazı dizisini nefes almadan ve tek solukta (kurumuş pınar da dahil) çok şey öğrenmiş oldum. teşekkürlerimle seni yürekten kutluyorum.
Sevgilerimle
Adnan Erdoğdu