“gezgin sorular”ın yeni gezginleri
Hande ve Talha çifti…
Gezgin sorulara hoşgeldiniz Hande hn. ve Talha bey. Sizleri daha iyi tanıyabilmek için kendinizden bahseder misiniz?
Eşim Talha ve ben hayatlarımızın farklı ama erken dönemlerinde Amerika’da eğitim aldık ve daha sonra Türkiye’ye döndük. Aldığımız eğitim ve tanıma fırsatı bulduğumuz Amerika kültürü hayata farklı açıdan bakmamızı sağladı. İstanbul’da yollarımızın kesişmesine kadar bireysel olarak birçok ülke görme fırsatımız oldu ve ortak tutkularımızın gezmek, okumak ve araştırmak olduğunu gördük. Evlendiğimiz 2009 senesinden bu yana her bulduğumuz boş zamanı bir seyahat ile doldurduk. Senede en az 4 kez yurtdışına iş ve tatil amaçlı çıkıyoruz. Talha, mobilya sektöründe faaliyet gösteren aile işi sebebiyle birlikte birçok iş seyahati yapabiliyorken kızımız Elanın doğumuyla birlikte yoğun iş gezilerine artık tek başına devam ediyor. 2011 yılında gittiğimiz yerlerin ve mekanların isimlerini unutmamak amaçlı not tutmaya başladım. Daha sonra bu bilgileri başkalarıyla paylaşma isteği ortaya çıkınca www.gumuspusula.com isimli bir blog kurmaya karar verdik. Bugün sıkı bir takipçi kitlesine kavuşan bloğumuzda 32 Ülkeden 34 Şehir ile ilgili rafine bilgiler ve harika fotoğraflar bulabilirsiniz.
Gezilerinizi yaptığınız bölgeleri seçerken hangi özelliklerine bakarak seçersiniz?
Gezilerimizi yaparken genelde daha önce gitmediğimiz, görmediğimiz ve bizi heyecanlandıran bir yer olmasına dikkat ederiz. Ayrıca Türk Hava Yollarının direk uçtuğu şehirlere gitmek daha kolay olduğundan önceliği bu şehirlere veriyoruz. Nede olsa THY dünyanın en fazla ülkesine uçan havayolu.
Gezgin olmak ciddi bir maliyet gerektiriyor mu? Sizce en uygun gezi modeli nasıl olmalı?
Gezgin olmanın birçok açıdan maliyet gerektirdiği bir gerçek ama çok büyük miktarlar harcamadan da gezilebileceğini düşünüyorum. Maliyet gittiğiniz ülkeye, o ülkede Türk Lirasının değerine göre de değişen bir olgu olduğundan çoğu zaman göreceli olabiliyor. Yani İsviçre’de öğlen yemeğine verdiğiniz parayla Hindistan’da bir hafta boyunca öğle yemeği yiyebilirsiniz. Bize uygun bütçeli ama tarihi özelliği olan ve gittiğimiz ülkenin kültürünü yansıtan butik otellerde kalmaya özen gösteriyoruz. O kültürü yaşayabilmek için bazen bütçeyi aştığımız oluyor fakat bundan pişmanlık hiç duymadık çünkü hayatta en keyif aldığımız şeyi yapıyoruz. En uygun gezi modeli diye bir şey olduğunu düşünmüyorum çünkü herkesin gezme tarzının kendine göre en uygun olduğunu düşünüyorum. Biz seyahat acentelerinin standart turları yerine kendi zevk ve zaman planımıza uygun, esnek seyahat planları yapmayı seviyoruz.
En çok keyif aldığınız geziniz hangisiydi?
Gezilerin arasından birini seçmek çok zor fakat en çok keyif aldığımız gezi sanırım Tanzanya’da yaptığımız Safariydi. Onca vahşi hayvanın arasında günlerce toz toprak içinde yol almak, onların yaşamlarını, avlanmalarını, yavrularına hayatı öğretmelerini izlemek son derece özeldi. Tanzanya’da McDonalds’ın yada modern dünyada göreceğiniz birçok marka ve olgunun bu ülkede olmadığı görünce henüz bozulmamış bir kültürü deneyimlediğinizi anlayacaksınız. Serengeti’nin ortasında teknolojiden, modadan, internetten tamamen uzak tezekten yapılmış evlerde yaşayan ve sadece koyun etiyle sütüyle beslenen insanların hala var olduğunu gözlerimle görmesem inanamazdım.
Söylemeden geçemeyeceğiz. Blogunuzun içeriği çok iyi, fotoğraflar şahane… Fotoğraf için bir eğitim aldınız mı? Yoksa gezdikçe edindiğiniz bir deneyim midir?
Fotoğrafları eşim Talha çekiyor. Kendisi fotoğraf için klasik bir eğitim almadı, daha çok deneme yanılma yöntemi ile öğrenmeyi tavsiye ediyor. Bu yöntem biraz yavaş ve zorlu olsa da en kalıcı öğrenme yöntemi. Fakat eşim deneme yanılmanın dışında Internet’ten, fotoğraf dergi ve kitaplarından ve başka iyi fotoğrafçıların işlerini takip ederek çok şey öğrendiğini söylüyor. Bence iyi fotoğraf çekmek isteyenler bu işe özen göstermeli ve zaman ayırmalı. Herkese tavsiyem fotoğraf makinanızı elinize alın ve çekmeye başlayın, zamanla fotoğraflarınızın iyileşeceğini göreceksiniz.
Gezdiğiniz yerlerde unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Unutamadığımız anı deyince aklıma Hindistan’daki ilk tren maceramız geliyor. Hindistan’a gidenler oranın hijyen şartlarını ve temizliğe bakış açısını bilir. Agra’dan Jaipur’a First Class!?! tren bileti aldık. First Class dediğime bakmayın ücreti Türkiye’de sırandan bir lokantada öğle yemeği parasına geliyor ama oranın çoğunluk halkı için oldukça yüksek kalıyor. İçimiz rahat tren istasyonuna gittik, istasyona varınca az çok nasıl bir yolculuğun bizi beklediğini anlamamız gerekirdi ama tahmin edemedik. Trenlerin neredeyse tüm kompartımanına balık istifi gibi insanlar sıkışmış, camlardan çocuklar bellerine kadar dışarı çıkmış, trenin tepesinde bile seyahat edenler vardı. Seyahat derken tren 8 saatte Jaipur’a ulaştı ve bu insanlar onca saati bu şekilde geçirdiler. Bizim seyahat ettiğimiz bölümde ise kompartıman bize aitti fakat hayatımda gördüğüm en pis yerlerden biriydi. Başak burcu olmamın verdiği etkiyle tüm kompartımanı ıslak mendille sildiğimi hatırlıyorum. Ne kadar pis olabilir ki diye düşünebilirsiniz hatta fazla hijyenik olduğumu düşünebilirsiniz ama inanın hiç öyle uçlarda biri değilimdir. Daha sonra trenden inip Taj Rambargh Sarayındaki odamıza check-in yaparken otelin ihtişamını ve verilen servisi gördükten sonra Hindistan’daki zengin ile fakirin arasındaki bu büyük uçurum bizi derinden etkilemişti.
Yakınlarda bir gezi planınız var mı?
Gezi planımız bu sene için birden fazla ama biletleri ve otelleri kesinleşmiş olan bir sonraki gezimizi Mayaların tarihi Yucatan yarımadasına yapacağız. Cancun, Playa del Carmen, Tulum şehirleri, Madonna’nın La Isla Bonita şarkısına ilham olan Cozumel Adası, Mayakoba, Chichen Itza Maya Harabeleri ve milyonlarca yıl boyunca kireç taşının oyulmasıyla oluşan Cenote yer altı mağaralarını gezmeyi planlıyoruz. Daha sonra Miami’ye gidip ordan Orlando’ya geçip kızımızı Disneyland’a götürmek de planlarımız arasında.
Gümüş Pusula’nın minik gezgini Ela’yı çok çok öpüyoruz. Çok tatlı maaşallah… Bir çocuk ile gezmek nasıl bir duygu, zorluklukları var mı?
Çok teşekkür ederim. Kızımız ile gezmek yalnız gezmekle pek tabiî ki karşılaştırılamaz ama eğer gezmeyi, uçağa binmeyi, havalimanlarında zaman geçirmeyi seviyorsanız bu sevgiyi çocuğunuza erkenden aşılamak zorundasınız aksi takdirde işiniz zor. Her ortamda uyuyabilen, uçaktan arabadan hoşlanan, meraklı bir yapısı olan kızımız sağ olsun bizi çok zorlamadı. İlk seyahatini 3 aylıkken Mısır’a yaptık daha sonra mesafeleri açtık. İlk kültür gezisini ancak 7 aylıkken yapabildik ve Ela gezmeye alışıp bizimle aynı keyfi aldığını gördükçe dozu daha da arttırdık. 14 aylık olan kızımız şimdiye kadar Mısır, İspanya, Danimarka, İsveç, Maldivler ve Seyşeller olmak üzere 6 ülkeyi gezdi. Bizi zorlamadığı sürece Ela’yla gezmeye son sürat devam etmeyi planlıyoruz.
Herkesin hayalini kurduğu bir yer veya bir ülke mutlaka vardır. Hayalinizde kurduğunuz geziyi bizimle paylaşır mısınız?
El değmemiş kendine has doğası ve zengin denizaltı yaşamına sahip adalara karşı özel bir merakımız var. Galapagos, Fiji, Bora Bora ve saydığım adalardan daha farklı bir kategoride olan Paskalya Adası listemizde başı çekiyor. Bunlara ek olarak Bhutan ve Myanmar hayallerimizi süsleyen bir başka destinasyonlar.
Türkiye’de en çok gezmek istediğiniz 3 yeri sorsak nereleri söylerdiniz?
Göbekli Tepe, Kazdağlarında Offroad ve Mardin olarak sıralayabiliriz. Türkiye bir cevher, dünyanın birçok yerinden milyonlarca insan Türkiye’nin güzelliklerini görmek için ülkemize akın ediyor. Biz önceliği biraz yurtdışına versek te Türkiye’de yaptığımız seyahatlerde en az yurtdışında yaşadığımız heyecanı ve hazzı alıyoruz.
Gezdiğiniz yerler arasında sizleri hayal kırıklığına uğratan ya da beklentinizi karşılamayan bir yer oldu mu?
Hiç hayal kırıklığına uğradığımızı hatırlamıyorum. Öncesinde sıkı bir araştırma yaptığımız için aşağı yukarı ne ile karşılaşacağımızı bilerek planımızı yapıyoruz. Sadece oteller yada restoranlar ile ilgili ufak hayal kırıklıkları olabiliyor. Benim gezginlere tavsiyem beklentilerini büyük tutup üzüleceklerine, beklentilerini ufak tutup sevinsinler.
Gezileriniz sırasında bir olayla ya da olumsuzlukla karşılaştığınız oldu mu?
İzlanda’daki yanardağ püskürdüğü sırada biz Milano’daydık ve ertesi gün uçuşumuz vardı. Olayın ardından İtalya ve komşu ülkeler hava sahalarını kapattı. Neyse ki Talha hızlı davranıp Milano’dan Ancona’ya tren biletlerini alıp, Ancona’dan da Yunanistan’a gidecek olan Cruise gemisine son kalan fahiş fiyattaki kamaralara yer ayırttı. Her şey yolunda evimize gidiyoruz derken Yunanistan’da kiraladığımız arabayı Atina’da baştan aşağı soydular hem de jantlarından oto teybine kadar. Bavullarımıza ve içindekilere de ne olduğunu tahmin ederseniz. Atina havalimanında bavullar olmadan check-in yapmak oldukça pratik olmuştu.
Yolculuklarınız sırasında olmazsa olmazlarınız nelerdir?
Bose noise cancelling kulaklık, SLR Nikon Fotoğraf makinemiz, gittiğimiz ülke veya şehir ile alakalı kitap (Berlitz) ve takip ettiğimiz diğer blog yazıları.
Gezmek, gezgin olmak her insana bir şeyler katar, gezgin olmak sizlere neler kattı?
Gezgin olmak bize hayata bakabileceğimiz rengarenk pencereler kazandırdı. Günlük hayatta yaşadığımız olaylara farklı açıdan bakabilmeyi, sahip olduklarımızla mutlu olabilmeyi öğretti. Zihnimizde biriken muhteşem manzaralar ve görüntüler yaratıcılığımızı tetikleyip yaptığımız işe heyecan ve renk kattı. Yolculuklarımız sırasında edindiğimiz dostluklar ve yapılan keyifli muhabbetler hayat kalitemizi arttırdı. Yemek kültürümüze olan katkıları ise yadsınamaz. Ben hayatım boyunca Türk yemeklerini bile seçen biriyken Kamboçya’da Hint Restoranını gördüğümde hissettiğim mutluluk ne kadar yol aldığımın bir göstergesiydi. Almanya’da gördüğüm Taylı bir gençle Tayland’da öğrendiğim birkaç cümleyle diyalog kurabilmek inanılmaz keyifliydi. Farklı alışkanlıkları, farklı yaşam tarzlarını öğrendiğiniz zaman bu renkleri kendi hamurunuza kattığınızda aynılıktan ve oturmuş klişelerden uzaklaşıp bambaşka bir insana dönüşüyorsunuz.
Blogunuzdan gördüğümüz kadarıyla her gittiğiniz mekan ve yerden oraya ait mutfak kültüründen bahsetmişsiniz… Peki sizlerin damak tadına hitap eden ve unutamadığınız bir lezzet oldu mu?
Gezmemizin en büyük sebeplerinden biri oraya ait olan bitki örtüsü ve iklimine bağlı olarak gelişen yemek kültürünü yerinde tatmak diyebiliriz. Gitmeden önce ‘’Nerede ne yenir?’’ ve ya ‘’En iyi yerel yemeği nerede tadabiliriz?’’ gibi konuları titizlikle araştırıyoruz. Eğer otelde veya şehirde yemek kursu veriliyorsa mutlaka katılıyoruz. Tayland’ın bir adasında ünlü bir şefin kursuna katılmıştık. Önce elimizde sepetlerimizle organik olarak yetiştirdikleri tarlalarda yerel Tay bitkilerini dalından koparıp daha sonra onlarla yemek yapmıştık. Karidesli ‘’Tom Yam’’ ve ‘’Pad Thai’’ Tay mutfağında favorilerimizden.
Sizler gibi çocuk ile gezmek isteyip de cesaret edemeyen gezginlere ve tüm yola çıkacak yeni gezgin adaylarına neler söylemek isterdiniz?
Çocuklarla gezmekten asla korkmamalarını çocuklarıyla ne kadar erken gezmeye başlarlarsa ilerde o kadar rahat edeceklerini öncelikle söylemek isterim. Ünlü ‘’ağaç yaş iken eğilir’’ atasözünü akıllarının bir kenarına yerleştirdikten sonra adım adım gezmeye başlayıp daha sonra dozu yavaş yavaş arttırarak gezebilirler. Kızımız Ela sağ olsun her şartta her yerde uyuyabilen ve sorun çıkarmayan bir bebek. O uyumlu oldukça birlikte seyahat etme şevkimiz daha da arttı. Her seyahat dönüşünde Ela çok farklı biri olarak geri döndü. Yol boyunca gördüğü uyaranlar zihinsel gelişimde çok olumlu etkiler bıraktı. Hamileyken okuduğum bir kitapta ‘’Nereye giderseniz bebeğinizi yanınızda taşıyın, evde beyaz tavanlara maruz bırakmayın.’’ diye bir yazı okumuştum. Bu cümle hiç aklımdan çıkmadı dolayısıyla da ne kadar uzak olursa olsun kızımı gittiğim her yere taşıdım ve bir gün bile ayrılmadık.
gezgin sorular / mayıs 2014