Gezgin Sorular’ın yeni konuğu Dünyanın dört bir tarafından
seyahat yazıları yazan “Aylak İlsu”
İlsu Hn. “gezgin sorular”a hoşgeldiniz. Sizi tanımayanlar için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Uzun yıllardır geziyorum, tam olarak 21 senedir diyelim. Üniversite birinci sınıf öğrencisiyken okuduğum bölümün yarattığı bir fırsatla ilk kez yurtdışına çıktım, Almanya’da 3 hafta ormanda çit çaktığım bir gençlik kampına gittim. Kampta Avrupa’nın her yerinden gelmiş, birbirinden farklı bir sürü insanla tanışınca bir daha duramadım, o gün bu gündür yollardayım.
1994’te dalış brövesi aldım. 2002’de ilk defa Türkiye suları dışına çıkıp Pasifik Okyanusu’nda daldım. O zamandır da okyanuslar kazan, ben kepçe. Gittiğim yerde su varsa dalmanın bir yolunu ararım. Hatta sırf dalmak için dünyanın öbür ucuna giderim. Köpekbalığı dalışları özel ilgi alanım.
Fotoğraf çekiyorum. Çağdaş sanata meraklıyım. Macera sporlarını seviyorum. Nerede bir atlama zıplama, uçma kaçma aktivitesi var, ben oradayım. Tandem paraşüt, rafting, yelken kanat, uçurtma sörfü, mağara dalışı, vadi atlayışı, ziplining… Bir yamaç paraşütü eksik kaldı… Bir de uzaya çıkmak istiyorum parayı denklersem, mutfak harçlığından artırmaya başladım 🙂
8 senedir ‘Aylak İlsu’nun Notları’ diye bir blog yazıyorum: www.aylakilsu.com Zaman içinde ulaştığım insan sayısı arttı, blog ödüller aldı, tanındım, röportajlar yaptım, programlara çıktım.
39 yaşındayım, İstanbul’da doğdum ve şimdiye kadar hep burada yaşadım.
Blog’unuzdan gördüğümüz kadarıyla 16 yıl boyunca uluslararası markalar için pazarlama alanında yöneticilik yapmışsınız. Şimdi ise bir gezginsiniz. Sizi yollara düşüren neden işiniz diyebilir miyiz?
Beni yollara düşüren neden işim değil. İşletme okudum. Sonra da hepimizin iyi bildiği markalar için üst düzey yönetici olarak çalıştım. O yüzden ancak yıllık izinlerde, bayramlarda seyahat ettim. Böyle bakınca iş yola düşüren değil, yoldan alıkoyan bir sebep oluyor. Artık ofis çalışanı değilim ve bu sayede seyahat etmeye daha fazla vakit ayırabiliyorum.
Bu zamana kadar kaç ülkeye gittiniz? Bu ülkeler arasında sizde hayranlık uyandıran bir yer var mıydı? Varsa nedenleri ile söyleyebilir misiniz?
Oturup saymadım, ama blog’da gittiğim ülkelerin bir listesi var. Herhalde 50 civarındadır.
Ben biraz şıpsevdiyim. Şimdiye kadar gidip aşık olmadan geri geldiğim bir ülke olmadı. Gittiğim yer evimden ne kadar farklıysa hayranlık derecem de o kadar büyüyor.
İlla bir yerler sayacaksam, inanılmaz güzellikteki doğası nedeniyle Yeni Zelanda, Güney Afrika, Kosta Rika; derin tarihi ve kültürü nedeniyle Japonya, Meksika, Kamboçya, Nepal, Küba; su altı güzellikleri nedeniyle Fiji, Mozambik, Malezya, Panama diyebilirim.
Çok iyi içeriği olan bir blogunuz var. Bu blogu toparlayıp kitlelere sunmak size neler kattı?
Teşekkür ederim. Oldum olası seyahat yazısı yazardım, ama blog’u 2006’da yaptığım interrail gezisinden sonra açtım. Bu gezinin notları o kadar uzun tutmuştu ki, öyle e-postayla eşe dosta gönderilmeyecek kadar fazla olduklarına kanaat getirmiştim. Yıllar içinde gezdikçe ve yazdıkça içerik çeşitlendi.
Başlangıçta seyahat yazısı yazmamın temel nedeni, tanıdığım insanları gezmeye teşvik etmek istememdi. Herkes yollara dökülsün, dünyada ne ilginç şeyler var görsün, gezmekten benim kadar heyecan duysun istiyordum. Birkaç kişiye o kıvılcımı sıçratmayı başardım. Blog açtıktan sonra ise tanımadığım insanlar da beni takip etmeye başladı. Ulaştığım kişi sayısı artınca içine ateş düşürdüklerim de çoğaldı. Beni en mutlu eden tarafı bu.
Zaman geçtikçe yazılarımın içeriği değişti. Rehber yazılar yazmaktan hoşlanmıyorum. Benim yazılarımda nerede kalınır, nerede yenir, neresi gezilir tarzındaki bilgileri pek bulamazsınız. Gittiğim yerde yaşadığım bir deneyimi anlatmayı tercih ediyorum. Bu bazen tanıştığım birinin hikayesi, bazen bizzat denediğim bir aktivite, bazen fotoğrafını çektiğim bir mekan olabiliyor…
Blog aracılığıyla seyahat etmeyi seven bir çok kişiyle tanıştım. Bir çoğuyla bilgi alışverişi yaptım, sohbet ettim, kitaplarını okudum. Bazılarıyla yollarımız kesişti. Blog yazmak kesinlikle bilgimi artırdı, çevremi genişletti, beni zenginleştirdi.
Gezgin bir yaşamın size kattığı olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?
Ne olumsuz etkisi olabilir? Hiçbir olumsuzluğu yok. Olumlu etkileri de say say bitmez. Ama herkesin etkisi kendine diyorum. Blog’da bu konuyla ilgili yazdığım bir yazı var, Gözlük Çerçevesi, onu okumanızı önerebilirim.
Gezilerinizde ben burayı çok beğendim ve en yakın zamanda tekrar geleceğim dediğiniz bir yer oldu mu? Olduysa nedenlerini söyleyebilir misiniz?
Dedim ya, benim aşık olmadan geri döndüğüm bir ülke olmadı daha. Fırsatım olsa her gittiğim yere tekrar giderim. Zaten bir yeri enine boyuna algılamak ve anlamak için orada uzun vakit geçirmek gerekiyor. Ancak, önceliğim görmediğim yerlere gitmek. O yüzden (iş nedeniyle yaptığım mükerrer seyahatleri saymazsak) tekrar gittiğim yer çok az.
Gezdiğiniz ülkeler arasında en ucuz ve size uygun gelen ülke hangisiydi?
Güneydoğu Asya dünyanın en ucuz bölgesi. O yüzden sokaklarında en fazla gezgine rastlayacağınız bölge aynı zamanda. Orta Amerika da nispeten ucuz. Japonya genellikle çok pahalı zannedilir, aslında ulaşımı pahalıdır sadece. Ben makul bir bütçeyle gezmiştim. Afrika, bazı ucuz yerleri olmakla birlikte, genel olarak pahalı. Kuzey Amerika, Yeni Zelanda, Avustralya ve Avrupa’nın bir kısmının da oldukça pahalı olduğu söylenebilir. Yine de dikkatli bir planlamayla buralarda da makul bütçelerle gezilebilir.
Birçok ülkeye gittiğinizi göz önünde bulundurursak gezi maliyetleriniz açısından nasıl bir model belirliyorsunuz? Pahalı otel, Lüks restaurant veya pansiyon gibi, açıkçası gezi modeliniz hangi kesimlere hitap eder?
Ben sırtçantalı dediğimiz model bir gezginim (Her ne kadar sırtçantasıyla değil, bavulla seyahat etsem de… İnsanoğlu tekerleği bulalı epey oldu, faydalanmak lazım 🙂 Konfor beklentim epey düşüktür. Hatta seyahatlerde bir parça sürünmekten hoşlanıyorum, çünkü en acayip yol hikayeleri buradan çıkıyor. Bazen gittiğim yerin şartları gereği istemeden de sürünüyorum, o ayrı.
Hostellerde ya da pansiyonlarda kalıyorum. Özel bir numarası yoksa pahalı bir restorana pek gitmem. Ama ilginç bir sanat etkinliğine, önemli bir sergiye, özgün bir müzeye gözümü kırpmadan para harcarım. Her türlü sıradışı deneyim fırsatına, ister yerel yemek kursu olsun, ister paraşütle atlama, cart diye bayılırım paraları.
Trenle, tekneyle, otobüsle seyahat etmeyi çok severim. Bazen ucuza gelir yolculuk bu şekilde, bazen kaybettirdiği vakit nedeniyle pahalıya… Motosiklet, bisiklet, tuktuk, taksi, cip, pırpır uçak… artık bahtıma ne çıkarsa onunla da yolculuk ederim. Uçak bileti için ucuz seçenekleri kovalarım hep. İtinayla uçuş mili biriktiririm.
Seyahatte neredeyse hiç alışveriş etmem. Öyle bavula tablo-biblo doldurma, eşe dosta hediye alma huyum hiç yoktur. Bunun tek istisnası küçük yeğenim, ona küçük bir hatıra getirmeye çalışırım. Kendim için aldığım tek şey (eğer bulursam) Küçük Prens’in yerel dildeki baskısı. Bir de ülkenin parasını mutlaka yanımda getiririm. Geniş bir para koleksiyonum oldu bu sayede yıllar içinde.
İşte benimki böyle bir gezi modeli.
Blogunuzdan gördüğümüz kadarıyla çok ülke ve şehir gezmişsiniz. Hiç yeme – içme konusunda zorluklar yaşadığınız oldu mu? Ayrıca hangi ülkenin lezzetleri damak tadınıza hitap etti?
Yeme-içme konusunda şimdiye kadar herhangi bir problem yaşadığımı hatırlamıyorum. Hastalandığım ya da aç kaldığım olmadı. Her şeyi yerim, her şeyi denerim (…desem de Kamboçya’da sokak satıcısından o kabuklu böcekleri alıp yememiş ve sonradan denemediğim için çok pişman olmuştum. Siz siz olun, fırsatları kaçırmayın!)
Uzakdoğu mutfağını çok seviyorum. Baharata, acıya bayılırım, fakat kişnişe alışamadım gitti. Aksi gibi, dünyanın bir çok yerinde deliler gibi seviliyor. Bir de tofu niye var, bir türlü anlayamıyorum. Karbonhidratın hastasıyım, gelsin makarnalar, gitsin pizzalar… Dolayısıyla İtalya’nın gönlümde yeri ayrı. Etle ilişkim daha sınırlıdır, ama antilop, kanguru, timsah, at eti yedim şimdiye kadar. Hepsi de gayet lezzetliydi.
Yollarda herhangi bir çaresizlikle karşı karşıya kaldığınız oldu mu?
2009’da Mozambik’te içinde olduğum minibüs aniden yola fırlayan küçük bir kıza çarptı. Kızı hastaneye kaldırdık, ama hastane şartları çok yetersizdi, hayatını kaybetti. Yoldayken yaşadığım en büyük çaresizlik budur.
Gezilerinizi önceden planlar mısınız? Yoksa spontane bir şekilde mi gelişir?
Genelde planlıyorum. Gideceğim yeri önceden çalışırım. Okurum, not alırım. Gidenlere sorarım. Bazen videolarını seyrederim. Görmek istediğim yerleri, yapacağım aktiviteleri belirler, kaba taslak rota ve bütçe çıkarırım. Sonra yolda akışına bırakırım. Kasmam. Bir şey ilgimi çekerse direksiyonu çat diye o tarafa kırarım.
Hayalinizde kurduğunuz bir gezi planı var mı?
Çoook.
Ben sene başında oturup o yıl içinde neler yapmayı istediğimi yazıyorum. 2014 için de böyle bir listem var. Listenin başında da Afrika var. Eğer bir terslik olmamışsa, siz bu yazıyı okurken ben Etiyopya’da olacağım. Sonra Vespa’mla Ege kıyılarını dolaşma hayalim var. Yaz aylarında Güneydoğu Asya’ya gitmek, dalış yapmak istiyorum. Bir tren ve bir yelken yolculuğu da var listemde, ama onlar ne zaman, nasıl gerçekleşir, şimdilik bir fikrim yok…
Ne demişler, insan hayal ettiği müddetçe yaşar 🙂
Gezdiğiniz ülkelerde hangi ülkenin insanını kendinize daha yakın hissettiniz?
İnsan her yerde insan. Kültür, alışkanlıklar, yemekler, şarkılar birbirinden farklı olabilir, ama duygular aynı. Ve kendinizi bir başkasına yakın hissetmenize de duygular neden olur. Aşk her yerde aşk, üzüntü her yerde üzüntü, utanç her yerde utanç… Dünyanın neresinde olursam olayım kendimi yakın hissedecek birini hep buldum.
Gittiğiniz ülkeler arasında hiç hayal kırıklığına uğradığınız yer oldu mu?
Hayır, olmadı.
Seyahat sıklığınız nedir? En uzun geziniz kaç gün sürmüştü ve neresiydi?
Artık bir ofis çalışanı olmadığım için istediğim sıklıkta seyahat edebiliyorum. Ortalama iki ayda bir diyebilirim. En uzun gezimi geçen yaz Orta Amerika’ya yaptım. Kosta Rika, Panama, Nikaragua, El Salvador, Honduras, Belize, Guatemala olmak üzere 7 haftada 7 ülke gezdim.
Son olarak sizin gibi yollara düşmek isteyenlere ne gibi önerilerde bulunurdunuz?
Fazla düşünmeyin. Endişelenmeyin. Konfor alanınızın dışına çıkmaktan çekinmeyin. Yeni deneyimleriniz olacak ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Seyahat etmekten memnun olmayıp evde oturmaya geri döneni daha ne duydum, ne gördüm. Sadece karar verin ve yola çıkın. Arkası gelecek…
gezgin sorular / mart 2014