Koray bey, merhaba “gezgin sorular”a hoşgeldiniz sizi tanımak için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, hoşbulduk. Gezmeyi pek seven 36 yaşında bir adamım. Arkeoloji eğitimi aldıktan ve arkeoloji dahil pek çok işle iştigal ettikten sonra yapıma en uygun iş olduğunu düşündüğüm Turist Rehberliğine geçiş yaptım. Gezmekten fırsat bulduğum zamanlarda İzmir’de yaşıyorum.
Çevrenizdekilerin size ilk sordukları sorunun “Neden bu seyahate çıkıyorsun? ve Projen ne?” soruları oluyormuş. Ayrıca bir projenizin olmadığını da belirtmişsiniz. Genel bir cevap olarak sadece yollara çıkmak istediğinizi söylemişsiniz. Peki Koray bey yollara çıkmak size neler kattı?
Neler katmadı ki… Aslında bence kattıklarından çok götürdükleri önemli. Korkularımı götürdü mesela bir de isteklerimi erteleme huyumu. Kariyer planları, mortgage hesaplamaları, 9-6 mesailer de yolların benden götürdüğü ilk aklıma gelen şeyler. İtiraf etmeliyim hiçbirini özlemiyorum.
Blogunuzda “Yolculuk Öncesi” yazılarınız çok yerinde ve faydalı bilgiler olmuş. Sizce yolculuğa çıkmadan önce en çok dikkat etmemiz gereken unsurlar nelerdir?
Gidilecek ülkeye göre gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve gerekli aşıların olunması gerekiyor. Ayrıca yine gidilecek ülke ve mevsime göre uygun giysilerin hazırlanması, düzenli kullanılan ilaçların bavula yerleştirildiğinden emin olunması ve elbette pasaportu evde unutmamak ilk aklıma gelenler.
Birçok blog da olmayan bir bölümde “Sokak Sanatı” bölümü. Belkide birçok gezginin yollarda gördüğü ve fotoğrafladığı bir ayrıntı ama hiç kimsenin dile getirmediği de bir ayrıntı. Bu duvar resimleri ve yazıları arasından en çok beğendiğiniz eser hangisiydi?
Sokaklarda gördüğüm duvar resimleri beni çok etkiliyor. İşin doğrusu kıskanıyorum. Neden bizim ülkemizde insanlar ve belediyeler duvar resimlerinin üzerini hemen beyaz badana ile kapatıyor diye üzülüyorum. Gördüğüm tüm duvar resimlerinin benim için ayrı bir önemi var. Ancak Bolivya’da, çevrelerindeki onca sefaletin içinde olanca canlılığı ile fışkıran rengarenk duvar resimlerini elbette ayrı bir yere koyuyorum.
Blogunuzda Arkeolog olduğunuzu belirtmişsiniz. Türkiye’deki antik kentleri gezmekten ayrı bir zevk aldığımızdan dolayı size sormak istedik. Türkiye’de ve Dünya’da antik kentler arasında gezmek istedikleriniz hangileridir? Ayrıca gezdiğiniz antik kentler arasında sizi en çok hangisi ektiledi?
İster büyük ister küçük olsun bütün antik yerleşimlerin kendine özgü bir büyü taşıdığını düşünüyorum. Hele bir de o antik kente ilk defa gidiyorsanız büyünün etkisi de katmerleniyor. Bu açıdan gezdiğim bütün antik kentlerin benim için ayrı bir önemi var. Görmeyi en çok iple çekip de gördüğüm yerleşimler diye liste yaparsam Persepolis, Roma, Atına ve Machu Picchu’yu sayabilirim. Görülecekler listemde ise öncelik Pompeii ve Knossos’ta.
Gezgin olmak aslında çok ciddi bir maliyet gerektirmiyor bu konuda her gezginle hem fikiriz. Peki sizce en uygun gezi modeli nasıl olmalı?
Kişiye, bütçeye ve beklentilere göre gezi modeli de elbette değişir. Ben plansız, programsız ve yalnız gezmeyi seviyorum. ancak şu bir gerçek ki planlı, programlı ve birden fazla kişi ile yapacağınız geziler daha ucuz maliyetler ile gerçekleştirilecektir.
Yakınlarda yapacağınız bir gezi planınız var mı?
Aslında doğru soru yakın zamanda bacaklarını kırıp evde oturmayı düşünüyor musun olmalıydı. Gezmediğim an yok desem yeridir. Rehberlik yaptığım için işim gücüm gezmek. Tatillerimi de seyahat ile geçiriyorum. Bu söyleşiyi yaparken şu an Paris-Kopenhag-Amsterdam seyahatindeyim. Tatilim bitip Türkiye’ye döndüğüm gün ise iş başlayacak ve aynı gün Şeb-i Arus haftası için Konya turuna çıkacağım. Şubat ayına kadar iş icabı gezip şubat ayında tatil için Küba’ya gitmeyi planlıyorum.
Yeme-İçme konusunda zorlandığınız oldu mu? Hangi ülkenin yemekleri sizin damak tadınıza hitap etti?
Yeme içme konusunda mızmız bir adam değilim. Gittiğim ülkelerde doğrudan sokaktan besleniyorum. Bir kere Bolivya’da mide ve bağırsaklarımda ciddi bir enfeksiyon olunca hastaneye düşmüştüm. Ancak hastaneden çıkınca ilk iş yine sokaktan beslenmiştim.
Gezileriniz sırasında ilginç bir olayla karşı karşıya kaldınız mı?
Gezilerimde bir çok ilginç olay ve kişi ile karşılaştım. Yüzlerce anı birikti. Anılarımdan bazılarını bloğumda paylaştım. Uzun zamandır güncelleyemediğim bloğum için yayına hazır yazılarım var. Bugün yarın blogta yeni yazıları yayınlayacağım. Bir de küçük bir kitap hazırlığım var.
Seyahat sıklığınız nedir? En uzun geziniz kaç gün sürmüştü ve neresiydi?
Kesintisiz en uzun seyahatim Güney Amerika Seyahatim olmuştu. Ancak önceden de söylediğim için işim rehberlik olduğu için aslında sürekli seyahatteyim desem yalan olmaz.
Dünya’da ve Türkiye’de en çok görmek istediğiniz 3 yeri sorsak nereleri söylerdiniz?
Türkiye’de görmediğim 3-4 şehir kaldı. Ancak şehir merkezlerini ya da o şehirlerdeki önemli gezi noktalarını görmek yetmiyor. Kıyıda köşede kalmış o kadar çok yer var ki. Hani bir çok insan Aydın’ı, Aphrodisias’ı, Nysa’yı görmüştür ama Alında’ya, Alabanda’ya ya da Gerga’ya gitmemiştir ya işte bunun gibi bir şey bu bahsettiğim. O yüzden elimden geldiğince Türkiye’yi bitirmek istiyorum. Dışarıda ise gitmek istediğim o kadar çok yer var ki.
Gezeceğiniz ülkeleri ve şehirleri seçerken hangi özelliklerine göre karar veriyorsunuz?
İşin doğrusu pek kafa yormuyorum. Gayet plansız programsız hareket ediyorum.
Son olarak röportajı okuyan takipcilerimize neler söylemek isterdiniz?
Gezsinler. 3 aylık, 6 aylık seyahatler yapsınlar demiyorum. Elbette herkesin işi buna müsait değil. Ama hiç olmazsa haftasonu çıkıp bir İznik’e gitsinler. Onu da yapacak imkan, zaman ya da para yoksa İstanbul’da yaşayanlar cumartesi günü kalksın Kariye Müzesine gitsinler, İzmir’de yaşayanlar çoluğu çocuğu da alıp Agora’ya gitsinler, Ankara’da yaşayanlar kalkıp kaleye çıksınlar oradan Anadolu Medeniyetleri Müzesine oradan da Hacı Bayram Veli’ye yürüsünler. Bu saydıklarım şehir içi belediye otobüsü ile gidilebilecek yerler. Gezmek yaşamı o kadar güzel hale getiriyor ki.
gezgin sorular / aralık 2014