Gezgin Rehberler’den yepyeni bir bölüm “gezgin sorular” Gezgin Rehberler bu sefer gezginlerin izini sürüyor ve ilk konuk “Güneş Akdoğan”…
Öncelikle “gezgin sorular”a katıldığınız için teşekkür ederiz. Sizi tanımayanlar için kendinizden biraz bahseder misiniz?
Blogunuzda yer ayırdığınız için ben teşekkür ederim. Beni gerçekten mutlu etti. Adana’da doğup İzmir’de büyüdüm. Kültürel anlamda karışık bir ailem var. Babamlar Adanalı, Suriye Arabı, annemler ise İzmirli, Makedonya ve Girit göçmeni. Klasik okul hayatından sonra 10 yıl boyunca 4 üniversite kampüsünde profesyonel öğrencilik yaptım. Akademik anlamda halen lise diploması sahibiyim 🙂 Yazılım firmasında proje yöneticiliği, yelkenli teknede yardımcı kaptanlık, klinikte yardımcı eleman, motosiklet yedek parça firmasında üretim ve yükleme kontrolü gibi farklı işlerde görev aldım. Bütün bunlar yaşanırken sürekli olarak bisiklet, motosiklet gezileri, dağcılık, kampçılık, kaya tırmanışı, yelkencilik gibi aktivitelerle uğraştım. Askerden döndükten sonra 2012 yılında çantamı aldım ve sırtımda çanta ile bilinmeyen bir yolculuğa çıktım. 2 yıldır Adım Adım Seyahat Rehberi drummerlizard.com blogumda seyahatlerde başımdan geçenleri, edindiğim deneyimleri, fotoğraf ve videolarımı paylaşmaktayım.
Herkesin isteyip de cesaret edemediği bir şekilde geziyorsunuz. Açıkçası cesaretinize hayran kaldık. Sizi yollara düşüren sebep neydi?
Merak en büyük sebebi sanırım. İlkokul yıllarında evde oturup sayfalarını çevirdiğim Büyük Dünya Atlası sayesinde Dünya’yı merak etmeye başladım. Ardından okuduğum Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi, Sadun Boro’nun, izlediğim Barış Manço’nun, Atasoy çiftinin seyahatleri merakımı sürekli besledi. Küçük yaşlarda, öğretmenlik yapan annemin okul gezileri sayesinde Türkiye’nin dört bir yanına seyahatler yaptık. Her seyahatimiz bendeki keşfetme arzusunu arttırdı. Aslında geriye dönüp bakıyorum da hayatımın büyük çoğunluğu seyahat ederek, farklı coğrafyaları, insanları, kültürleri keşfederek geçmiş.
Sitenizi incelediğimiz de Balkan ülkelerine gittiğinizi gördük. Bu ülkeler arasında tarihine, doğasına ve kültürel yapısına aşık olduğunuz bir yer oldu mu?
Tarihsel olarak tüm Balkan coğrafyası kesinlikle keşfedilmesi gereken yerlerin başında geliyor. Ortak tarihimizin de bulunduğu bu coğrafyada birbirinden farklı kültürlerin yüzyıllar içinde bir araya gelmiş olması kesinlikle incelemeye değer. Saraybosna’da nehrin bir tarafında Osmanlı izlerini, mimarisini, yaşam tarzını yaşarken diğer tarafında ise Avusturya – Macaristan etkisini yaşamak mümkün.
Doğa güzelliği açısından tartışmasız Karadağ ön planda. Hiç bir sanayinin bulunmadığı bir ülke ve doğa turizmini en iyi şekilde yaşatmakta. Ülkede bulunan tüm patikalar, yürüyüş, bisiklet yolları özenle işaretlenmiş ve haritalandırılmış. Sahip olduğu kanyonlar ve nehirler ise görülmeye değer.
Balkan coğrafyasının kültür merkezi ise kesinlikle Belgrad’tır. Belgrad’taki sanatsal aktivitelerin ardı arkası kesilmiyor.
Gezileriniz sırasında herhangi bir tehlike ve sağlık problemi yaşadınız mı?
Bir çok tehlike atlattığımı söyleyebilirim. Bunlar arasında ciddi ölüm tehlikeleri de mevcut. Arnavutluk’un kuş uçmaz, kervan geçmez Guritop bölgesinde bir dağ yamacından aşağı inerken çevremizi saran vahşi köpekler, susuz geçen günler, okyanusu aşarken yırtılan yelkenler bunlardan bir kaçı. Yola çıkmadan önce bu tür tehlikelere hazırlıklı olmak gerekiyor. Yeterli bilgi ve beceriniz olduktan sonra tehlikelerle yüzleşmek sorun olmuyor. Her şey bir yana en büyük tehlike maalesef cehalettir. Hayatta kalma becerisine sahip olmadan, yeterli bilgi ve beceriden uzak vahşi doğada yol almak başlı başına tehlike arz eder.
Yol boyunca hiç hastalık geçirmedim. Bu benim için ciddi anlamda lüks sayılır. Kronik bronşitim var ve normal şartlarda her sene en az bir kaç kez yüksek ateşle bronşit olurum. Yolculukta ise böyle bir lüksüm olmadığı için kendime iyi bakmak zorunda kaldım ve hiç hastalanmadan yolculuğuma devam ettim.
Mevsim koşulları gezileriniz sırasında sizi nasıl etkiliyor?
Yürüyerek seyahat etmenin en büyük zorluğu çantada 4 mevsimlik malzeme taşımaktır. Ne zaman nasıl bir havayla karşılaşacağınızı kestirmek pek mümkün değil. Karadağ’ın Mratinje köyüne vardığımız 1 Nisan’da karlı ve soğuk bir hava vardı. Halbuki bir hafta öncesinde Bosna’da tshirt ve şortla yürüyorduk. Doğa yürüyüşçüleri arasında bir söz vardır: “Kötü hava yoktur, uygun olmayan kıyafet vardır” derler. Eğer uygun teknik malzemeniz var ise hava şartları pek bir zorluk çıkarmıyor.
Gezgin bir yaşamın size kattığı olumlu ve olumsuz etkileri nelerdir?
Öncelikle sıradan, günlük hayatımızda dert ettiğimiz bir çok durumun aslında hiç de büyütülecek dertler olmadığını gördüm. Birbirinden farklı kültürlerin, coğrafyaların insanlarının nasıl bir hayata sahip olduğunu keşfettim. Her soruna tek bir çözüm getirmek yanlış olur. Bu sebeple tanıştığım insanların hayatlarındaki sorunları ve çözümlerini öğrendim. Mümkün olan alternatif yaşam tarzlarını gördüm.
Yol boyunca karşılaştığım zorluklarla nasıl başa çıkabildiğimi görmek ise kendime olan güveni bir kat daha arttırdı. Benim için en büyük katkısı bu oldu diyebilirim.
Yolculuğumun başından beri yazdığım blogum Adım Adım Seyahat Rehberi drummerlizard.com sayesinde bir çok kişiyle iletişim kurma fırsatım da oldu.
Olumsuz bir etkisi olduğunu hiç düşünmüyorum. Tam tersine bu yolculuklara çıkmamış olsaydım asıl olumsuzluğu o zaman yaşardım herhalde.
Bizim henüz yurtdışına çıkma fırsatımız olmadı ama Türkiye içerisindeki gezilerimizde Anadolu insanlarının sıcaklığı bize çok önemli değerler kattı. Sizin de gezileriniz sırasında kendinize yakın hissettiğiniz ve size değer katan insanlar oldu mu?
Bana değer katmayan insan oldu demek yanlış olur. Neredeyse karşılaştığım, vakit geçirdiğim, sohbet ettiğim herkesin bıraktığı bir iz oldu hayatımda. Dünya üzerinde iyi insanların aslında çoğunlukta olduğunu görmek geleceğe dair umutlarımın canlı kalmasına sebep oldu.
Gezilerinizde ben burayı çok beğendim ve en yakın zamanda tekrar geleceğim dediğiniz bir yer oldu mu?
Sırbistan bu konuda ön plana çıkıyor benim için. Orada edindiğim arkadaşlıklar, tanıştığım insanlar benim için gerçekten çok özeller. Yolculuğa ilk çıktığımda kışı geçirdiğim komün kesinlikle evim diyebildiğim tek yerdir. Her fırsatta mutlaka tekrar tekrar uğrarım.
Gezgin olmak ciddi bir maliyet gerektiriyor mu? Sizce en uygun gezi modeli nasıl olmalı?
Parasız yol alanlar da var fakat bu biraz zorlu bir yaşam tarzı. Aslında gezmek, seyahat etmek genel kanının aksine büyük maliyetler getirmiyor. Olaya tersinden bakarsak elinizdeki ekonomik imkanlara uygun bir seyahat şekli mutlaka vardır. Uzun süreli gezilerde (bir kaç senelik) biraz dikkat ve disiplin ile günde 10-20 euro arası masraf yapmak mümkün. 2 senelik seyahatlerimde ortalama günlük giderim 5 euro gibi komik bir rakamdı.
Maddi imkanı yerinde birisinin lüks içinde yapacağı seyahat ile düşük bütçeli, sırtında çanta ile gezen bir öğrencinin seyahati arasında temel olarak çok büyük farklılıklar da bulunmamakta. Teknik imkanlar dışında keşfetmek, görmek, deneyim kazanmak maddi imkanlardan bağımsız bir durum.
15 günlük tatilde yeterli param yok, Paris’e, Amsterdam’a gidemiyorum diye evde oturup sızlanmak yerine sırtta çanta, içinde bir kaç sandviç ile yola çıkıp çevre köyleri, kasabaları veya şehirleri gezmekle başlamalı.
Hiç yeme – içme konusunda zorluklar yaşadığınız oldu mu?
Yemek konusunda hiç bir sıkıntım yok. 🙂 Önceki işim sebebiyle 4 sene boyunca Çin’in kasabalarını, sanayi bölgelerini gezmek zorunda kalmıştım. Oralarda bile sanılanın aksine hiç sıkıntı çekmedim. Bu çok kişisel bir durum fakat damak tadına çok takılmamak gerekli. Yerel lezzetleri tadmak hatta vakit yeterse bunlara alışmak insana çok şey katıyor.
Türkiye dışında sabah kahvaltısı ve gün içinde hiç bir yerde olmayan demleme çayın eksikliğini her daim yaşadım. 🙂 Zaman zaman isyan edip zorlu imkanlarla çay demlediğim, kahvaltı hazırladığım da oldu.
Bizler gezi dönüşlerimiz sonrasında keşke orada kalabilseydik dediğimiz çok yer oldu. Sizinde gezi dönüşlerinizde keşke hep orada kalabilseydim dediğiniz oldu mu?
Sanırım bu durum benim en büyük eksiğim. Aynı yerde bir kaç ay kaldıktan sonra artık oradan ayrılma isteği duyuyorum. Bu kendi evim için bile geçerli bir sorun. Bu sebeple hiç tekrar gidip göreyim dediğim yer olmadı. Tekrar karşılaşıp görüşmek istediğim insanlar oluyor sadece.
Bu zaman kadar kaç km yol yürüdünüz ve katettiniz?
Kabaca 1200-1300 km yürüyerek seyahat ettim diyebilirim. 8500 km’lik bir mesafeyi de Fransa’dan Trinidad adasına kadar denizden yelkenli tekne ile katettim. 1500 km de Venezuela’dan Brezilya’ya kadar kara yolu ile geçtim.
Son olarak ilk defa yollara düşecek gezginlere neler söylemek isterdiniz?
Ne kadar mesafe alındığının, kaç ülke gezildiğinin, ne kadar uzağa gidildiğinin hiç bir önemi yok. Bunu iyice anlamak gerekiyor. Dünya’yı keşfetmek öncelikle yaşadığımız mahalleyi keşfetmekle başlıyor. En uzun yolculuklar bile bir adımla başlar derler. Bu yüzden sayılara, mesafelere takılmadan çevrelerini, Dünya’yı keşfetsinler derim hep. Kör bir şekilde yola çıkmak yerine daha önce gidenlerin deneyimlerinden mutlaka faydalansınlar. Kendilerini nelerin beklediğini iyice öğrenip bunun için yeterli bilgi ve beceriyi edinsinler.
gezgin sorular / şubat 2014