8 Günde 8 Şehir Yol Hikayeleri

8 Günde 8 Şehir / Üçüncü Durak: Uşak

İkinci gün Kütahya ilinin Dumlupınar ilçesinden saat 12:00 civarında Uşak iline doğru harekete başladık. Bu yol 60 km. lik bir yol olduğundan amacımız Uşak ilinde ziyaret etmek istediğimiz yerleri fotoğrafladıktan sonra akşam saatlerinde Afyonkarahisara ulaşıp orada konaklamak olduğundan biraz hızlı hareket etmeye başlıyoruz. Bu Uşak iline ilk gidişimiz olacak burada görmek istediğimiz yerlerin başında Blaundus Antik Kenti, dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Ulubey Kanyonu, Uşak Arkeoloji Müzesi, Burma Camii, Cimcim Çeşmesi, Çakaloz Camii, Kent Tarihi Müzesi ve Uşak Ulu Camii. Uşak il merkezine yaklaşık 45 dk. da ulaşıyoruz. Karnımız zil çalmaya da başladı. Bir avm ye girip bir şeyler atıştıralım derken oğlum Can avm nin içerisinde yer alan çocuk oyun parkını gördü. Görür görmez oraya koşmaya başladı tabi bizde yemekten önce parka girmek zorunda kaldık. Aslında güzel oldu bizim içinde bir değişiklik oldu. Bolca da eğlendik. Tabi parka girince bizim rota rötar yapmaya başladı. Yaklaşık 1 saatlik oyun alanı macerasından sonra merkeze doğru hareket ediyoruz.

İlk durak merkezde bulunan Uşak Ulu Camii, yapıyı caminin kitabesine göre 1419 yılında Germiyanoğulları döneminde Mehmet bin Hasan bin Kavşit tarafından yaptırılmış. Ziyaretimiz sırasında cami de restorasyon çalışması olduğundan camiyi fotoğraflayamadık. Her ilde olduğu gibi Arkeoloji Müzesi’ne uğradıktan sonra diğer tarihi eserleri görmek üzere yolumuza devam ediyoruz. Burma camisine geldiğimizde Edirne ve Amasya da gördüğümüz Burmalı camiler gözümüzün önüne geliyor. Bu cami İslice mahallesinde bulunuyor ve caminin kitabesine göre 1769 yılında yaptırılmış ve çeşitli zamanlarda onarımlar görmüş olduğunu öğrendikten sonra yine merkezde bulunan şirin bir çeşmeye varıyoruz. Çeşmenin ismi Cimcim Çeşmesi ve 1896 yılında yaptırılmış. Şehir merkezinde biraz daha turladıktan sonra meşhur Ulubey Kanyonu’na doğru hareket etmeye başlıyoruz. Yarım saatlik bir yolun ardından Ulubey ilçesine varıyoruz.

Ulubey Kanyonu, Amerika Birleşik Devletleri’de yer alan Arizona Eyaleti sınırları içerisindeki Büyük Kanyon Ulusal Parkı’dan sonra dünyanın 2. en büyük kanyonudur. Burada bulunan bir tesis var ve çeşitli yöresel yemeklerin ve kıyafetlerin satıldığı ufak tahtadan yapılmış dükkanlar vardı. Hatta isterseniz kanyon manzaralı kafede çay yada kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Hiç vakit kaybetmeden Cam terasa doğru gidiyoruz. Cam teraslardan her zaman korkmuşumdur. Daha önce Safranbolu’daki Tokatlı Kanyonundaki cam terasa da çıkarken çekinerek yürümüştüm. Ama tabi ki buranın manzarası kurak olmasına rağmen büyüklüğü ve genişliğiyle çok etkileyici görünüyor. Artık saatler 16:00 yı gösteriyor ve çok merak ettiğimiz Blaundus Antik Kenti’ne doğru hareket ediyoruz.

Blaundus Antik Kenti’ne haritada 15 dk. lık bir yol ile gidildiği yazmasına rağmen Sülümenli köyünden sonra patika ve bol çakıllı bir yoldan gittiğimizde dolayı biraz yavaşlıyoruz. Allah’tan önümüzde giden biri yok. Çünkü bizden çıkan toz ve çakıl taşı sesleri arkadan gelenler için baya tehlikeli çünkü görüş neredeyse sıfıra düşecek. Ama tabi bu yolun sonunda mutlu sona ulaşıyor ve Blaundus Antik Kenti’ne varıyoruz. Bizi hala ayakta kalmış devasa bir kapı karşılıyor. Oğlum Can arabada uyuduğundan dolayı Fatma’da benimle antik kentin içerisine gelemedi. Tek basıma olduğum için biraz ürktüm ama antik kentlere ayrı bir ilgim olduğundan kentin içerisine doğru ilerliyorum. Kent hakkında ufak bir bilgi vermek gerekirse burası Büyük İskender’in Anadolu’daki seferlerinden sonra Makedonya’dan gelenler tarafından kurulmuş. Yani kuruluşu M. Ö. 334 yılına dayanıyor. Antik kentte kalan yapılar arasında stadyum, tiyatro, kale, tapınaklar ve kaya mezarları bulunuyor. Maalesef günümüze iyi bir şekilde ulaşamamış. Kentin hemen girişinde güney yamacına kurulmuş olan tiyatro kalıntılarının bir kısmını görebilirsiniz. Kayaların içerisine oyulmuş birçok kaya mezarlarını da gördükten sonra kent içerisinde ilerlemeye devam ediyorum derken birkaç misafirimiz var. Kente ilk girdiğimde biraz buruktum kimseler buralara gelmiyor ve sahipsiz hissi vardı. Bu arada kente giriş ücretsiz. Kentin girişinde ve birçok yerinde kameralar var. Kameraların burada konuşlandırılması beni çok sevindirdi çünkü Türkiye antik kentler konusunda tarihi eser kaçakçıları ile başı belalı ülkelerden biri.

Neyse birkaç misafirimiz var demiştik oraya gelecek olursak çok şaşıracağım bir olayla karşılaştım. Kenti ziyaret edenlerden birinin tekerlekli sandalyeli ve yaşının da ilerlemiş olması beni farklı duygulara itti. Bu da bizlere bir ilham oldu açıkcası. Zor durumda bile olsak tarih aşkı bir başkadır dedirtti bize. Kente ilk girdiğimde söylemiştim çok sessiz ve yalnız bir kent diye gelen ziyaretçiyi görünce yine buralara değer veren birileri var diyerek Afyonkarahisar’a gitmek üzere kentten ayrılıyorum.

Bu arada daha önce söylediğim gibi Uşak iline bu ilk gelişimiz ve Uşak’ta tarihi değerler bir güne sığdırılamayacağını anladığım için en yakın zamanda daha bol bir vakitte buralara oğlumuz Can ile tekrar geleceğiz.

Ağustos 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir